2011-2012 OLAĞAN GENEL KURUL AÇILIŞ KONUŞMASI
Merkez Heyetimizin Değerli Başkanı,
Saygıdeğer Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Adana Eczacı Odası 2011 - 2012 Olağan Genel Kurulu toplantısına hepiniz hoş geldiniz.
Yönetim Kurulu olarak bu Genel Kurulumuzu sadece bir yıllık faaliyetimizin görüşülüp değerlendirildiği bir toplantı olarak değil, farklı görüş ve kimliklerde olan eczacıların;
Mesleki sorunlarının çözümü için bir araya geldiği,
Mesleğimizin ve ülkemizin tüm sorunlarının özgürce tartışıldığı,
Geçmiş ile ilgili yapılan değerlendirmelerin geleceğimizin şekillenmesine ışık tutacağı,
Yapılan eleştiri ve çözümlere ortak olunan önerilerle dayanışma ruhunu yüceltecek bir platform olarak değerlendiriyoruz.
Bu anlamda bugün burada yapılacak olan eleştiri ve önerilerin, Adana Eczacı Odası politikalarının sizlerle birlikte belirlenmesi noktasında her zaman olduğu gibi önümüzdeki süreçte de bizlere yol gösterici olacağına inanıyoruz.
Değerli Meslektaşlarım,
1990’lı yıllarda tüm dünyayı etkisi altına almaya başlayan küreselleşme, teknolojinin gelişmesi ve iletişimin hızlanması ile birlikte bilgiye ulaşımın kolaylaşması sonucu bugün dünyamızı siyasal, sosyal, kültürel ve ekonomik olarak yeniden şekillendirmektedir.
Uluslararası ilişkilerden bireyler arası ilişkilere kadar, yaşantımızın her alanına etki eden küreselleşme, üretimden tüketime, tüm alışkanlıklarımızı ve değer yargılarımızı değiştirirken, bu değişimler bireyden başlayarak tüm toplumsal yapılara önemli oranda kendi gerçekliğini dayatmaktadır.
Oluşan bu baskılar sonucu yaşanan dejenerasyon, küresel güçlerin istediği doğrultuda, tüketici bir toplum ve bu amaca uygun insan modelini yaratmıştır.
Bugün Küresel güçler dediğimiz gelişmiş ülkelerin çıkar çatışmaları, rekabetleri, ekonomik kaygıları, pay kapma yarışlarını, işgalleri, sömürüyü, savaşları ve terörizmi körüklemektedir. Demokrasi ve özgürlükler adına Sahte Baharlarla toplumları ayrıştıran, birbirine düşman eden küreselleşme; Irak, Ürdün, Libya ve Suriye örneklerinde olduğu gibi çocuk genç yaşlı demeden insanların katledilmesine neden olmuş ve evrensel insani değerlere de büyük zarar vermiştir.
Tüm dünyada küresel güçlerin ekonomik ve politik kaygıları nedeni ile bunlar yaşanırken, ülkemizin bundan etkilenmemesi mümkün değildir. Bugün ülkemizin bir bölümünde yaşanan, terör veya savaş adına ne denirse densin canımızı yakan içimizi acıtan olaylar yine bu küresel aktörlerin kendi çıkar haritalarını oluşturma kurgularından başka bir şey değildir.
Dünyada yaşanan bu değişimlerin ışığında mesleğimizde yaşanan olumsuz süreci ülkemizin siyasi ve ekonomik sorunlarından ayrı tutmadan birlikte değerlendirmeli ve mesleğimiz adına doğru tespitler yapabilmeliyiz.
Bugün yenilik ve değişim adı altında tüm dünyada olduğu gibi ülkemizde de uygulamaya konulan politikalar, küresel kapitalizmi derinleştirmeye yönelik düzenlemeleri içermekte, özellikle 2004 sonrası sağlık alanında yapılan uygulamalar sağlığın ve ilacın piyasacı bir anlayışa terk edilmesinde önemli bir siyasal zemin oluşturmaktadır.
Öncelikle hepimizin kabul etmesi gereken bir gerçek var ki; o da sosyal devlet olmanın gereği olan herkesçe ulaşılabilir sağlık hizmeti anlayışı artık bitmiş ve alınan son kararlarla birlikte sağlık piyasa koşullarına terk edilmiştir.
Sağlıkta dönüşüm dediğimiz proje, bugün hastalarımızı birer müşteriye; sağlık hizmeti verilen sağlık tesislerini ise birer ticarethaneye dönüştürmüş durumdadır.
Uygulanan tüm tasarruf tedbirlerine rağmen sağlık harcamalarındaki artış devam etmekte ve maalesef buna paralel olarak vatandaşın cebinden çıkan sağlık harcamaları da sürekli artmaktadır.
Değerli Meslektaşlarım,
2004 yılında değiştirilerek uygulamaya başlanan ilaç fiyat kararnamesi, kamu kurum ıskontoları, muayene ücretleri, Sosyal Güvenlik Kurumlarının tek çatı altında toplanması, aile hekimliği uygulamaları, hızla çoğalan özel poliklinik ve hastaneler ve nihayetinde sağlıkta dönüşümün son halkası olan 2 Kasım 2011 tarihinde yayımlanan Sağlık Bakanlığı ve Bağlı Kuruluşların Teşkilat ve Görevleri Hakkındaki 663 Sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile artık süreç tamamlanma noktasına gelmiştir.
Sektörel temsiliyetlere fırsat verilmeden, katılım ve şeffaflıktan uzak bir şekilde hazırlanan bu KHK ile ülkemizde Sağlık ve İlaç hizmeti sistemlerini alt üst edecek değişiklikler hayata geçirilmiştir.
Geniş yetkilere sahip Kurul ve Kurumlar oluşturulurken içlerinde sağlık meslek örgütlerine yer verilmemiş ve sağlık meslek örgütlerinin hukuken tanımlı yetkileri, oluşturulan sağlık meslek kuruluna dolayısıyla Sağlık Bakanlığı’na devredilmiştir.
Yine 663 sayılı KHK ile oluşturulan Türkiye İlaç ve Tıbbi Cihaz Kurumunun görev tanımı gereği ilaç ile eczacı arasındaki bağlar koparılmış, ilaç ile ilgili tüm kararları alma, düzenlemeler yapma, denetleme, ruhsatlandırma ve fiyatlandırma yetkisi bu kuruma devredilmiştir.
Kamu Hastane Birlikleri ile 2. ve 3. basamak sağlık kuruluşları ticari işletme haline gelmiş, halk sağlığından çok piyasaya dönük kriterlerle hastaneler sınıflandırılmıştır.
Sonuç olarak, dönüşüm adı altında sağlık hizmetlerinin özelleştirilmesine yönelik son uygulamalardan biri daha hayata geçirilmiştir.
Değerli Meslektaşlarım,
2004 yılından bu yana sağlıkta tasarruf adı altında yapılan uygulamalara 2011 yılı içerisinde de devam edilmiştir.
Kasım 2011 tarihinde hayata geçirilen Kamu Kurum İskonto artışları ve İlaç Fiyat Kararnamesinde yapılan değişiklik ile ilaç fiyatlarında yaşanan düşüşler ve bunun sonucu oluşan eczane stok zararları eczane ekonomisine yapılan baskıların son halkasını oluşturmuş ve bir çok eczane kapanma noktasına gelmiştir.
Bugün eczane stok zararları aradan geçen bunca zamana rağmen telafi edilemediği gibi, haftalık ilaç fiyat düşüşlerinden kaynaklanan eczane sermayelerindeki erimelerde hızla devam etmektedir.
2011 Kasım ayında hayata geçirilen uygulamaları bahane eden ilaç firmalarının % 4 ve % 7 ticari ıskontoları kaldırmasıyla ekonomik açıdan zor durumda olan eczanelerin ayakta kalma şansları hemen hemen kalmamıştır.
Eczacılar olarak yıllarca her gerektiğinde ortak mücadele kültürü ve dayanışma bilinciyle hareket ederken, %4 ve %7 ticari ıskontolarla ilgili yaşanan süreçte maalesef uzun zamandır ilk kez örgütlü gücümüz gerektiği gibi kullanılamamış ve istenen düzeyde başarı elde edilememiştir. Umarım konu ile ilgili gerekli dersler tüm taraflarca alınır ve bundan sonraki süreçte güçlü mücadele geleneklerimize ve tabana yayılmış köklü örgütlülüğümüze daha sıkı sahip çıkarabiliriz.
Değerli Meslektaşlarım,
Bu dönemin en önemli gündem maddelerinden biri ise 6197 sayılı Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Kanunda Değişiklik Yapılmasına dair Kanun Tasarısının 17 Mayıs 2012 tarihinde TBMM’de kabul edilerek yasalaşması ve 31 Mayıs 2012 tarihinde Resmi Gazete’de yayımlanarak yürürlüğe girmesi olmuştur.
Yaklaşık 60 yıldır yürürlükte bulunan, süreç içinde gerekli şekilde revize edilemediği için ihtiyaçlarımızı karşılayamaz hale gelen yasamız,
Yapılan değişiklikler ile birlikte zincir eczane modelinin hayata geçirilmesine yönelik tehditleri büyük ölçüde ortadan kaldırmış,
Eczanelerin ülke geneline homojen dağılımını sağlamak için eczane açılımına bir sınırlama getirmiş,
Sağlık Bakanlığı’nca ruhsatlandırılmış tüm ilaç ve geleneksel tıbbi bitkisel ürünlerin eczaneler dışında satılma ihtimalini ortadan kaldırmıştır.
Yine bu düzenlemeler ile birlikte belirli kriterlere göre eczanelere ikinci eczacı zorunluluğu getirilmiş ve yardımcı eczacılık ile ilgili düzenlemeler yapılmıştır.
Değerli meslektaşlarım
Hatırlayacağınız gibi her protokol dönemi SGK ile ciddi krizler yaşar ve imzalanan her protokolde de eczacılar olarak yeni fedakarlıklar ve yeni kayıplarla karşılaşırdık.
Bu dönemde de TEB ve SGK arasında ilaç alım protokol görüşmeleri tartışmalı ve zorlu geçmiş olsa da, sonrasında imzalanarak 01.02.2012 tarihinde yürürlüğe girmiştir.
2012 İlaç Alım Protokolü’nü önceki İlaç Alım Protokollerine göre, biz eczacılar için bir çok kazanımı içinde barındırması anlamında önemli bulduğumuzu belirtmek isterim.
Dolayısıyla buradan bir kez daha 6197 sayılı yasamızda yapılan değişikliklerde ve 2012 İlaç Alım Protokolünün imzalanmasında başta TEB Merkez Heyeti Başkanım Ecz. Erdoğan ÇOLAK olmak üzere emeği geçen herkese teşekkür ediyorum.
TEB ve SGK arasında imzalanan 2012 yılı İlaç Alım Protokolü’nün önemli maddelerinden olan protokolün 3.7 maddesi ve protokol eki Ek-4 ile düzenlenen hükümler doğrultusunda ilgili reçete gruplarının gerek üst limit dahilinde aylık kotalı gerekse tur limitli olarak dağıtım işlemleri bir çok ilimizde olduğu gibi bölgemizde de başlatılmıştır.
Fakat önceki yıllarda olduğu gibi uygulanan sistem aleyhine davalar açılmış durumdadır. Bölgemizde gerek Sağlık Müdürlüğü gerekse SGK İl Müdürlüğü’ne hasta şikayet dilekçeleri ile yapılan şikayetler dışında Odamız aleyhine açılmış 4 ayrı dava bulunmaktadır. Açılan bu davalara TEB hukukçularından görüş alınarak, TEB müdahil edilerek savunmalar hazırlanmış ve mahkemeler bu gün devam etmektedir.
Değerli Meslektaşlarım,
01.01.2012 tarihinden itibaren Yeşil Kartlı hastalar Genel Sağlık Sigortası kapsamına alınmış olup bu tarihten itibaren SGK hemen hemen tek satın alıcı konumuna gelmiştir.
Yine bu dönem Sağlık Bakanlığı tarafından yıllardır hayata geçirilmeye çalışılan E Reçete uygulamaları SGK ve Sağlık Bakanlığı işbirliği ile hayata geçirilmiştir. Tüm eksiklikleriyle birlikte 1 Temmuz 2012 tarihinden itibaren eczanelerimizin E Reçete kapsamında reçete karşılama işlemleri başlamıştır. E Reçete Uygulamaları; yaşanan teknik aksaklıkların giderilmesi ve medula eczane sisteminin kesintisiz çalışması ile birlikte önümüzdeki dönemde eczacılarımızı önemli ölçüde rahatlatacak bir uygulama olarak yer alacaktır.
Değerli Meslektaşlarım,
Tüm bunların yanında eczane açma kapama gün ve saatleri ve nöbetçi eczane sayıları ile ilgili bölgemizde sıkıntılı bir süreç yaşanmıştır.
Yapılan görüşmeler sonucu, konu ile ilgili sorunların çözümüne yönelik ciddi mesafeler kat edilmiş olup, önümüzdeki günlerde bu sorunların çözümleneceğine inanıyoruz.
Özellikle eczane açma kapama gün ve saatleri ve nöbet listeleri ile ilgili yaşanan sorunları çözmeye yönelik girişimlerimizde ve yaptığımız bilgilendirme toplantılarında paylaşımcı, şeffaf ve uzlaşmacı bir tavır sergiledik.
Sorunun çözümü için yapılan görüşmelerde yönetim kurulumuza güvenerek destek veren tüm meslektaşlarımıza ve bizimle birlikte emek harcayan dostlarımıza bir kez daha teşekkür ederken, mesleki kazanımlarımız için ortak zeminde bir araya gelme anlayışını umursamadan, kendi çıkarları adına tavır alan ve bu tür krizleri fırsata çevirmeye çalışan meslektaşlarımıza da, doğru yöntem ve üslup çerçevesinde, güç ve kader birliğinin örgütsel bir zorunluluk olduğu gerçeğini bu kürsüden bir kez daha hatırlatmak isterim.
Değerli Meslektaşlarım,
6197 sayılı yasada yapılan değişiklikler ile birlikte mesleğimizin yarınlarına dönük bir çok sorun ortadan kalkmıştır. Ancak eczane ekonomileri açısından gelinen noktada ilaç fiyatlarına yapılan müdahaleler sonucu düşen eczacı karlılıklarıyla ve Kamu Kurum Iskontolarının eczaneler üzerinden uygulanması devam ettiği sürece bir çok eczanemizin ayakta kalma şansı yoktur.
Bu anlamda daha fazla geç kalmadan TEB önderliğinde 2012 SGK protokolüne paralel bir şekilde, Global Bütçe görüşmelerinin yapıldığı bugünlerde Kamu Kurum Iskontolarının eczaneler üzerinden uygulanmasına son verilmesini sağlayacak düzenlemeler için mutlaka makul bir formül bulunmalıdır.
% 4 ve % 7 ticari iskontoların kaldırılması ve düşen ilaç fiyatları dikkate alındığında, ilaç fiyat kararnamesinde belirtilen eczacı karlılıklarının arttırılması bir hedef olarak belirlenmeli ve geniş bir mutabakatla bu hedefe ulaşmak için yoğun çaba harcanmalıdır.
Tüm bunların yanında sektördeki istihdam sorununa paralel olarak, eczacılıkta emeklilik projesinin hayata geçirilmesi hız kazanmalıdır.
Haftalık ilaç fiyat düşüşleri de dahil olmak üzere her ilaç fiyat düşüşünde yaşadığımız eczane stok zarar telafi sorunu ortadan kaldırılmalıdır.
TEB ve Eczacı Odalarımız tarafından Ecza Kooperatiflerimize daha fazla örgütsel destek verilmeli, kooperatiflerimizin tek çatı altında birleşmelerine yönelik sorunlar ortadan kaldırılarak 25 000 eczaneye hizmet edecek örgütlü ekonomik yapının oluşması eczacılarımızın geleceğe daha güvenle bakmasını sağlayacaktır.
Değerli Meslektaşlarım,
Yakın vadede mesleğimize yönelik en büyük tehlikelerden biriside Sağlık Meslek Örgütlerine müdahalenin artacağı bir dönemin yaşanacak olmasıdır.
2009 yılında Cumhurbaşkanlığı Devlet Denetleme Kurulu tarafından kamuoyuna açıklanan Kamu Kurumu niteliğindeki meslek kuruluşları hakkında tedbirler raporu ve 663 sayılı kanun hükmünde kararname bunun somut göstergeleri olarak karşımızda durmaktadır.
Demokratik ve sivil bir anayasa beklentilerinin arttığı böylesi bir dönemde, bizler; demokrasinin vazgeçilmez seslerinden olan meslek örgütlerinin, siyasetin ve sermayenin etkisinde kalmadan, ‘sivil toplumun siyasi otorite üzerinde baskı gücünü’ zayıflatmaya yönelik böylesi düzenlemelere müsaade etmemeliyiz.
Mesleğimize yönelik tehditler karşısında tek çıkar yol yan yana durarak mesleki dayanışmayı güçlendirmek, birlikte hareket edebilmektir.
Bunu gerçekleştirmenin yolu da örgütlerimize sahip çıkmaktan geçmektedir. Bu dönem olduğu gibi önümüzdeki süreçte de en büyük gücümüz olan örgütlerimize ve örgütlülüğümüze daha çok ihtiyaç duyacağız.
Değerli Meslektaşlarım,
24 - 25 Eylül 2011 tarihinde yapılan Seçimli Olağan Genel Kurulu sonrası oluşan Yönetim Kurulumuz, geçen bir sene boyunca yaşanan yoğun gündemin içerisinde “ Birlikte Yönetelim” ilkesinden hareketle, sizlere hizmet vermeye çaba göstermiştir.
Bu süreçte kendimize hedef koyduğumuz şeffaf, katılımcı bir yönetim anlayışı ile seçimlerden önce yapmayı planladığımız;
- Eczacılarımızın SGK ile ilgili sorularına cevap verecek Danışman Eczacı istihdamı,
- Son dönem eczane açan meslektaşlarımızın Oda faaliyetlerine katılımını sağlamak amacı ile Gençlik Komisyonu kurulması,
- SGK Eczacılarımızla birlikte ortak çalışma grubu oluşturulması,
- Eczacılarımıza gerek mali müşavir gerekse hukuksal destek sağlamak amacı ile web sayfamızda soru cevap bölümü oluşturulması,
- Miadı dolmuş ilaçların toplanarak yasal düzenlemeler çerçevesinde imhasının sağlanması,
- Yakın zamanda gerçekleşecek olan ilimizin değişik yerlerine dijital nöbetçi eczane gösterir totemler yerleştirilmesi,
- Odamızın mali tablosunu sadece yılda bir kez değil 4 ayda bir oda web sayfamız üzerinden eczacılarımızın incelemesine açılması,
- Majistral çalışma grubu oluşturulması,
gibi başlıkları kısa bir süre içerisinde hayata geçirdik.
Ayrıca bu dönem Meslek İçi Eğitim Programlarını eczacı odamızda düzenleyerek, Odamızın eczacılarımız tarafından daha çok kullanılması amaçlanmış ve bu mesleki eğitimler geniş katılımlarla gerçekleştirilmiştir.
Yine bu dönem Kozan İlçemizde eczacılarımızın ihtiyaçlarını rahat bir şekilde karşılayabilecekleri temsilcilik binası satın alınmıştır.
Ceyhan İlçemizdeki eczacılarımız için ise en kısa zamanda temsilcilik binası almayı planlamaktayız.
Değerli Meslektaşlarım,
Konuşmama son verirken; gerek yaptığımız faaliyetler de gerekse yaşadığımız sorunlarda bizlere güvenen, desteklerini ve sevgilerini her zaman hissettiğimiz meslektaşlarımıza, Oda Kurul ve Komisyonlarında görev alan arkadaşlarımıza, Denetçi Eczacılarımıza, Bölge Temsilcilerimize ve Oda Çalışanlarımıza geçen bir yıl içerisindeki özverili çalışmalarından dolayı teşekkür eder, savaş söylemlerinin yerini kardeşlik duygularının aldığı, demokrasinin, katılımcılığın, fırsat eşitliğinin kök saldığı özgür bir ülke ve dünya umudumu yineler, genel kurulumuzun başarılı geçmesi temennisiyle, hepinize sevgi ve saygılarımı sunarım.
Ecz. Ersun ÖZKAN
Başkan
24 Eylül 2012 Okunma Sayısı : 5758
Yazdır