TÜRKİYE'DE GAZETECİLİK KONULU KONFERANS'IN AÇILIŞ KONUŞMASI

 
Saygıdeğer Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Basın Mensupları,
 
Bilimsel Eczacılığın 173.Yılı kutlama etkinlikleri içerisinde düzenlediğimiz “Türkiye’de Gazetecilik ” konulu konferansımıza hepiniz hoş geldiniz.
Öncelikle belirtmek isterim ki; Adana Eczacı Odası sivil toplum kuruluşu olmanın sorumluluk ve gerekleri konusunda üzerine düşen görevlerin bilinciyle, bir kez daha önemli bir toplumsal konuyu adana gündemine taşıyor.
Sivil toplum örgütlerine yönelik son yıllarda takınılan önyargılı ve ayrımcı tutumlar, tarafımız ve toplumca esefle izlenmektedir. Şikâyet eden değil, çözüm üreten yaklaşımları; güven duyulan, sorumlu ve etkili altyapılarıyla sivil toplum kuruluşları, toplumsal belleklerimiz için vazgeçilmez önemde yapılardır. Geniş bir örgütlenme ve güçlü bir örgüt olma bilinciyle; kamu sağlığı konusu ve tarafında açık, net tavır alan eczacı örgütlerinin ülke gerçekleri ve çözüm isteyen meseleleri konusunda da aynı duyarlılığı göstereceğinin bilinmesini isterim.
Saygıdeğer Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
Değerli Basın Mensupları,
 
Kısa bir girişten sonra, sözlerime dürüst ve ilkeli habercilik, ifade ve haber alma özgürlüğü ve demokrasi mücadelesi uğrunda yitirdiğimiz; başta: ABDİ İPEKÇİ (1979), MUAMMER AKSOY (1990), ÇETİN EMEÇ (1990) UĞUR MUMCU (1993) olmak üzere tüm basın şehitlerimizi saygıyla ve özlemle anarak devam etmek istiyorum.
 
Ülkemizin bugünkü siyasî ve toplumsal zeminini yaratan 12 Eylül dönemi itibariyle gazetecilik mesleği; ülke tarihinin, belki de en çok yıkıma uğratılan kesimi oldu. Dönemin rakamları olayın vahametini gözler önüne sermesi bakımından ibret vericiydi:
  
 
12 Eylül darbesiyle birlikte;
 
* 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi.
* Gazetecilere 3.315 yıl 6 ay hapis cezaları verildi.
* 31 gazeteci cezaevine girdi.
* 300 gazeteci saldırıya uğradı.
* 3 gazeteci silahla vurularak öldürüldü.
* Gazetelere 300 gün yayın yasağı getirildi.
* 13 büyük tirajlı gazete için 303 dava açıldı.
* 39 ton gazete ve dergi imha edildi.
 
Şimdi bu rakamlar ışığında görüyoruz ki; 80 darbesi bu ülkeye onlarca yıl ve birçok yurttaşını kaybettirdi. 12 Eylül döneminin baskısı altındaki toplum için acı kayıplardan biri ise ‘’doğru ve tarafsız’’ bilgiye ulaşmak gibi en temel yurttaşlık hakkının elinden alınması oldu.
 
80’lerin ortalarına doğru devlet tekelinin ortadan kalkmasıyla, kitlesel iletişimin gücünü ve etkisini de arkasına alan, özel radyo ve televizyon kanalları toplum üzerinde baskı ve manüplasyon unsuru oldular.
 
O günlerden bu günlere; öğretileri sorgulayan, olay ve olguların arka planlarını gören-gösteren, bilgili, delillere dayanarak yazan-konuşan, doğru bildiklerinin arkasında duran bir medya beklentimiz; son günlerde siyasallaşmış, yayın ilkeleri konusunda, kamu vicdanında şüpheler uyandırmış, adaletli ve eşitlikçi bir anlayıştan uzaklaşmış ‘’yeni dönem’’ gazeteciliğiyle birlikte yerini hayal kırıklığına bırakmıştır.
 
Saygıdeğer Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
 
Tekelleşmiş ve magazinleşmiş, görsel ve yazılı medyaya alternatif ve muhalif olan fikir ve oluşumlara karşı, tehlikeli bir süreç bugün devam etmekte maalesef… Süregelen bu durum; aslında düşünce özgürlüğüne, çok-sesliliğe, demokrasi geleneklerimize, farklı fikirlere hoşgörülü yaklaşma ve beraber yaşama kültürüne, zarar verecek tehlikeleri içinde barındırırken, birey ve toplum vicdanında huzursuzluk yaratıyor.
 
İsmi ne olursa olsun, fikir ve oluşumların varlık nedenlerini yok etmenin, en iyi yolu, onu ‘’itibarsızlaştırmak’’tır. Gazeteci ve yazarlar hakkında kuşkular yaratarak, bu duruma duyarsız bir kamuoyu oluşturma çabaları; gazetecilik mesleğini, itibarsızlaştırmak için yürütülen, çok-amaçlı ve sistemli bir politika olarak, doğru okunmalıdır. Bu itibarsızlaştırma süreci; gazetecilik etiği, ilkeli ve dürüst habercilik gibi konuları tartışmalı kılarken; oto-sansürün bir refleks halini almasıyla giderek duymayan, görmeyen, bilmeyen bir basın ordusu yaratılması ihtimali endişe edilecek bir gelişme olarak tespit edilmelidir.
 
Saygıdeğer Konuklar,
Değerli Meslektaşlarım,
 
Bu ülke yurttaşlarının, daha iyi bir geleceği umut edebilmesi için aydın ve entelektüel tavrı geliştirmiş insanlarına her zamankinden daha çok ihtiyacı var.
 
Gazeteciler geleceğimize şekil verecek, toplumu aydınlatacak ve fikirsel değişimlere önderlik edecek, önemli ve etkin toplumsal dinamiklerimizdendir.
 
Bu dinamizmin önemli bir temsilcisi bugün aramızda; gerek gazetecilik anlayışı, gerekse kişisel birikimi ile mesleğini, toplum ve kamu yararı gözeterek icra etmeyi, temel prensip edinmiş, dürüst, içinde yaşadığı toplumun sorunlarına, son derece duyarlı, doğruları konusunda tavizsiz bir aydın ve gazeteci Sayın Uğur DÜNDAR.
 
Düzenlemiş olduğumuz konferansımıza teşrif ve katılımlarından dolayı kendisine minnetlerimi sunarken, sözü asıl sahibine bırakıyor, hepinize sevgi ve saygılarımı sunuyorum..
 
Ecz. Ersun ÖZKAN
          Başkan

 

 


28 Mayıs 2012     Okunma Sayısı : 5178     Yazdır