VAZGEÇİLMEYEN İKTİDAR MÜCADELESİ
Toplumun tüm yaşamsal alanında etkin olan siyaset, uzun zamandır toplumu değiştirme, yönlendirme ve dönüştürme işlevini bir yana bırakmış sadece iktidarda kalma/olma mücadelesi içine girmiştir. Temel sorunlara çözüm üretmek yerine, anket verilerine göre politikalar belirlenen, her gün bir başka yolsuzluk dosyalarının açıldığı, krizle yönetilen bir ülke haline geldik. Yeni açılımlar bir yana dış politikamız dahi tümüyle iç politika malzemesi haline gelmiştir. Erkek egemen siyasetin kabadayı tavrı dozunu arttırmaya devam etmektedir. Halk tümüyle iki siyasi parti kümesine hapsedilmeye çalışılmaktadır.
İktidar, aldığı oyun cesareti ile kural tanımayan tavrına devam ederken muhalefet seçimlere bir ay kala çarşaf ve tarikat açılımı ile şaşkınlık yaratmaktadır. Siyasetin çözüm üretmeyen açılımları, zihni sinir projeleri, kısacası siyasetin sığlığı sayfalarca örneklenebilir haldedir.
Mevcut siyasi parti anlayışları yerel yönetimlerin belirleyeni olma sebebi ile bugün seçim arifesinde dahi belediyecilik, yani yaşanabilir şehir tartışmaları yapılamamaktadır. Merkezi siyaset anlayışına kilitlenmiş yerel yöneticilerin bölge halkının ihtiyaçlarına çözüm bulması mümkün değildir.
Yerel seçimlerin getirdiği harekete rağmen halkın birincil gündemi seçim değildir. Ülkemiz, tarihinin en büyük ekonomik krizlerinden birini yaşıyor. Sadece dolardaki artış % 50yi geçmiştir. İşsizlik rekor düzeyde yükselmiştir. Bankalar kredi vermediği gibi mevcut günü gelmemiş kredileri geri çekmektedir. İşyerleri tek tek kapanmaktadır. İflaslar, cinnetler, şiddet, açlık, sefalet haberleri gazetelerde rutin haberler halini almıştır.
Halktan kendini soyutlamış, tabandan kopuk siyaset; hakaret etmeye, ötekileştirmeye, kutuplaştırmaya, şiddeti normalleştirmeye, saltanat kurmaya devam ettiği müddetçe ekonomik, siyasi, demokratik hiçbir temel sorunumuza çözüm bulamayacaktır.
Ülkenin genel siyaseti, yönetim metotları ve erk olma sorunu seçim döneminde tekrar tartışılırken, sivil toplum örgütlerinin hele ki ülkemizin örnek gösterilen meslek birliği TEBnin genel yaklaşımlardan farklı olması gerektiğini düşünürüz. Demokrasinin hâkim olduğunu, şiddetli dil, iktidar tutulması, kişisel egolar, bireycilik, daha açıkçası adına ne derseniz diyelim salt iktidar olmak adına samimiyetsiz girişimlerin olmayacağını sanırsınız. Ama yanılırsınız. Maalesef örgütlerdeki genel çerçeve ülke gerçeğinden uzak değildir.
TEB Merkez Heyeti, büyük kongre sonucunda karma liste (65) ile oluşmuştur. Pek dışarıya yansımamasına rağmen Başkanlar Danışma ve Bölgelerarası Toplantılarda bu durum sürekli dile getirilmiştir. Zaman zaman TEB kültüründe olmayan yöntemler denenmiş; gelecek dönem seçim hesabı ile yapılan konuşmalar ve bunun yanında alternatif öneriler yerine futbol takımı taraftarı görüntüsü sergilemiştir.
Parçalı yapı bazı yöneticileri sürekli mesaj verme kaygısı içine sokmuştur. Eylem önerilerini sulandıranlar dahi kendi odalarının web sayfasında kahramanca yazılar yazmış kimsede dönüp bir çift laf bile etmemiştir. Çünkü bu tür davranışlar artık normal hale gelmiştir. Bu dönem eczacı tabanına şirin görünme çabası, çözüm önerisi sunmanın önüne geçmiştir. Çözüm önermek, rasyonel bakmak, ilgi çekmediği gibi sivri, yalan yanlış sözlerle hatta mümkünse hakaretlerle laf söylemek web sayfalarında forum konusu olmuştur.
Bugünkü iktidar-muhalefet şekli gibi bir bu kesim, bir diğer kesim laf söyler, halkta pinpon topu seyreder gibi bir o yana bakar, bir bu yana bakar. Ama sonuçta kimse ne olduğunu anlamaz, içinde olamaz. Ve oynama sırası da hiç halka gelmez.
İletişimin etkin ve kolay ulaşılır olduğu günümüzde, sadece tarafların yazdıkları yazılar ile kalmamalıyız. Aynı zamanda yani yorumsuz bilgilenme ile kişisel bilinç oluşturmalıyız. Son dönemin kişisel fikrini oluşturabilmek için; Başkanlar Danışma toplantılarını ve Bölgelerarası Toplantı tutanaklarını okumalıyız. Kimler ne söylemiş? Asıl önemlisi kimler ne kadar söyledikleri sözlerin gereğini yerine getirmiş ona bakılmalıdır. Türkiye siyasetinde olduğu gibi laf söylemek çok ucuz, her türlü vaatte bulunabilir, hatta atıp tutabilir hale gelmiştir. Eylem yapalım ama ben olmayayım bile diyebilirsiniz. Mitinge katılımcı sayınız ile değil ne çok lâfazanlık yaptığınız akıllarda kalıyor. Amiyane tabir ile türbinlere oynayanları, sorumluluktan kaçanları daha çok ilgide tutuyoruz.
TEB Merkez Heyetindeki istifaları kişisel olarak saygı ile karşılıyorum. Yıllarca meslek örgütlerinde emekleri var. Eczacı kamuoyuna gerekli açıklamalarını da yaptılar. Ancak ortak metinlerinde dikkatimi çeken yazının Başkanlık Divanı seçimi ile başlayıp yine Başkanlık Divanı seçimi ile son bulmasıdır. Yukarıda siyaset örneğinde vurguladığım gibi, merkezin ilgi alanı ve eğilimi tabanın yaşadıklarından farklı olduğu zamanlarda iktidar olma eğilimi daha çok belirginleşiyor.
Son yıllarda eczacılık önemli sıkıntılar yaşadı ve yaşamaya devam ediyor. Artık dayanağı olan, sürekli savrulmayan ortak bir meslek politikasına ihtiyacımız var. Devamlı merkezi yapının müdahale edemediği sorunlarla boğuşuyoruz. Bir yandan ekonomik sorunlar, bir yandan da SGK dayatmaları ve mesleki gelecek kaygısı.
Son 1 yılda 3 kez SGK ile sözleşme imzaladık. Bu süreçte örgütler kilitlendi, tıkandı. Ancak sözleşme imzalandıktan sonra yeni mesleki politikalar geliştirmemiz gerektiğine ilişkin ortak tespitler yaptık. İlacın satış alanında bu kadar yoğunlaşırken ilacın satın alınması tarafı göz ardı edildi. İTS (İlaç Takip Sistemi) geliyor. Kim hazır? Bu konuda kim ne biliyor? Eczacı nasıl tedbir alacak?
Bölgemizde eczaneler kapanıyor. Hiç olmadığı kadar etkili ekonomik kriz var. Daha fazla etkilenmemizin sebebi ödeme güçlüğü içinde olan eczanelerimize ecza depolarınca ilaç verilmemesidir. Peki, bu eczaneler ne yapacak? Bu konuda yerel çözüm bulamadığımızı biliyorsunuz.
İmzalanan son üç sözleşme ile eczacı ıskonto oranlarının indirilmesine ilişkin kazancımız diye sözünü ettiğiniz yüzdenin daha fazlasını, ticari ıskontolar ile kaybettiğimizi biliyoruz. İlaç sanayinin ve dağıtım kanallarının her kriz döneminde olduğu gibi fırsatçı yaklaşımlara karşı merkezi bir tedbir almadık. Muhatap olduğumuz tüm kesimlerin (SGK, Ecza Deposu, İlaç Sanayi) merkezi kararlar ile hareket ettiğini ve daha fazla sıralamaya gerek duymadığım sorunların çözümünün merkezi olduğunun hepimiz farkındayız. Tüm bu sorunların olduğu noktada siyasetçiler gibi; işi sadece Başkanlık Divanı seçimleri düzleminde tartışmak ne kadar doğru.
Ayrıca bu Merkez Heyeti süreç içerisinde ortak çalışmalar yaptı. 9 Temmuzda imzalanan sözleşme görüşmelerinde Odalardan destek almasına rağmen, sonraki sözleşme görüşmelerine ise sadece Merkez Heyeti ile devam edilmiştir. Hatta sözleşme süreçlerinde Eczacı Odalarının bu kadar müdahil olmasından duyulan rahatsızlık Heyet olarak dile getirilmiştir. Merkez Heyetinin şu ana kadar ki çalışmalarda ortak iradesi bulunmaktadır.
Her ne olursa olsun ortak mesleki politikalara ve birlikte olmaya ihtiyacımız olduğu böylesi zamanlarda üst örgütümüzü güçlü tutmalıyız. Hiçbir şekilde kişisel ve yanlı bakmadan destek vermeliyiz. Daha doğru yapılanma için bugün yaşananları çok daha açık bir şekilde tartışmalıyız ve paylaşmalıyız. Elbette seçim zamanı geldiğinde taraflar olacaktır. Taraflığımızı seçim odaklı ve kişisel değil, bir fikir, bir anlayış çerçevesinde yaratmalıyız. Her daim üretken, çağdaş ve önemlisi müdahil meslek örgütlerimiz dileği ile saygılarımı sunarım.
Ecz. Burhanettin BULUT
BAŞKAN