DOĞRULARI GÖREBİLMEK..

Değerli Meslektaşlarım,
Adana Eczacı Odası yönetim kurulu olarak, şeffaf bir yönetim anlayışıyla hiçbir meslektaşımızı bir diğerinden ayrı tutmadan, sizlere hizmet üretmeye, mesleğimizin içinde bulunduğu sorunların çözümü noktasında Türk Eczacıları Birliği’ne katkı sağlamaya ve mesleğimize değer katmaya yönelik emek harcıyoruz. Bunu yaparken de -olması gerektiği gibi- kişisel beklenti ve menfaatlerimizi bir kenara bırakarak, olayları kişiselleştirmeden, sağduyulu, bütüncül bir yaklaşımı kendimize hedef olarak belirleyip yolumuza devam etmeye çalışıyoruz.
Fakat özellikle 24-25 Eylül 2011 tarihinde yapılan seçimli genel kurul öncesi başlayan ve oluşması muhtemel yönetim kurulumuza karşı yalan yanlış bilgilerle atılan iftiralar, yine hep birlikte yaşadığımız ve sizlerle birlikte yargıya taşıdığımız cumartesi günleri eczanelerimizin açılmamasına yönelik Sağlık Müdürlüğü ile yaşanan sıkıntılı süreçte de devam etmişti. Bu gün yine eski yönetici vasıflı bazı meslektaşlarımız tarafından alışık oldukları ve artık bütünleştikleri etik olmayan hukuk dışı üslup ile, sıralı dağıtım reçeteleri ile ilgili kendi yöneticilikleri sırasında yaşanan hukuksal süreçleri ve sonuçlarını unutarak, sıralı dağıtım sistemi aleyhine açılan davalar konusunu kendilerine siyasal rant sağlamak amacıyla kullanmaya, araştırmadan ve ‘’çamur at izi kalsın’’ mantığı ile  sanal ortamlarda bizlere olan kin ve nefretlerini  paylaşmaya başladılar.
Öncelikle tüm eczacılarımız tarafından bilinmesini istiyorum ki; Yönetim Kurulumuz gerek Sağlık Müdürlüğü ile gerekse de dağıtım sistemleri ile ilgili yaşanan hukuksal süreçlerde, yapılan toplantılarla gerekli bilgilendirmeleri en açık haliyle tüm meslektaşlarımızla paylaşmıştır. Bugün olduğu gibi bundan sonraki süreçte yine aynı şeffaflıkla bunları paylaşmaya da devam edecektir.
Yukarıda da belirttiğim gibi sıralı dağıtımlarla ilgili olarak her dönem Türkiye’nin birçok ilinde olduğu gibi ilimizde de davalar açılmış, açılan bu davalar sonucu bölgemizde mevcut bulunan Adana Eczacı Odası reçete dağıtım büroları kapatıldığı gibi, Rekabet Kurulu kararları ile Odamız ve yöneticilerimiz cezalar ödemiştir. Bugün bu çirkin ve asılsız ithamlara zemin hazırlayan eski yönetici vasıflı kimi arkadaşlarımız da yönetici sorumluluklarını unuttukları gibi bu cezaları ödediklerini de maalesef çabuk unutmuşlardır.
2012 İlaç Alım Protokolünün 3.7 maddesine göre uygulanan dağıtım sistemleri aleyhine başta TEB aleyhine açılmış davalar olmak üzere, bir çok ilimizde ve bölgemizde de eczacıların açtığı veya açtırdığı davalar bulunmaktadır. Konu ile ilgili bölgemizde açılan dava sayısı beştir.
İlgili mahkeme kararına konu olan dava ise önceden duyurduğumuz gibi, Adana 2. İdare mahkemesinde yürütmenin durdurulması ve iptali talebiyle dava açılmış, mahkeme tarafından 2012/982 esas no ve 10.10.2012 tarihinde dava konusu işlemin yürütmenin durdurulmasına karar vererek bölgemizde ki dağıtım sistemini durdurmuştur.
            Odamızın Adana Bölge İdare Mahkemesine 2012/405 sayılı esas no ve 08.11.2012 tarihinde yaptığı itiraz sonucu Bölge idare Mahkemesi Adana 2. İdare Mahkemesinin kararını bozarak dağıtım sisteminin devamı sağlanmıştır.
            Ardından Adana 2. İdare Mahkemesi hızlı bir şekilde karar alarak ‘’hasta mağduriyeti’’ gerekçesiyle sadece diyaliz solüsyonu içeren reçetelerin değil,
·        Mor ve Turuncu reçeteye yazılması zorunlu olan ilaçların yer aldığı reçeteler,
·        Eritropoietin ve Darbepoietin ihtiva eden reçeteler,
·        Diyaliz solüsyonlarını ihtiva eden reçeteler,
·        Organ nakli sonrası kullanılan ilaçları içeren reçeteler,
·        Oral beslenme solüsyonlarını içeren reçetelerin,
dağıtımını iptal etmiştir.
Yaşanan mahkeme süreci ile ilgili olarak, dava dosyasında bulunan hastanın başvuru dilekçesi incelendiğinde bahse konu olan ‘’hasta mağduriyeti’’, hastanın dağıtım öncesi ve dağıtım sonrası ilaç aldığı eczanenin aynı olması ile birlikte değerlendirildiğinde sanırım daha rahat anlaşılacaktır.
Adana 2. İdare Mahkemesi vermiş olduğu karar ile temyiz yolu açık olmak üzere 30 gün içerisinde bölgemizde uyguladığımız reçete dağıtım sistemini durdurmamız tarafımıza tebliğ edilmiştir.
Türkiye’nin bir çok yerinde dağıtım sistemleri aleyhine açılmış davalar devam ederken, bölgemizdeki TEB’in ve SGK’nın da davalı Odamızla birlikte müdahil olduğu dava sonucunun Türkiye genelindeki davalara emsal teşkil edeceğini bilerek, üstelik Danıştay’a yaptığımız itirazdan olumlu sonuç beklerken ve hasta- hasta yakını ile yapılan görüşmeler sonucu hastanın davasını geri çekme ihtimali varken -hukukçuların görüşleri doğrultusunda-  mahkemenin verdiği süre sonuna kadar kullanılmıştır.  Son gün olan 25-01- 2013 günü mahkeme kararı ile ‘sıralı dağıtımın bitirildiği’ duyurusu yapılmış ve aynı gün konu SGK Adana Sağlık Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü’ne ve Sağlık Müdürlüğü’ne birer yazı ile bildirilmiştir.
Tüm bu açıklamalardan sonra; dağıtım sisteminin bitirilmesinin ve mahkeme kararının yönetim kurulumuz tarafından 30 günlük yasal süre sonunda duyurulmasının ardındanKan ürünü gibi dağıtım sistemine dâhil bazı reçetelerin yönetim kurulumuzun bilgisi dâhilinde bazı eczacılar tarafından bekletildiğine, toplandığına ve yönetim kurulumuzun oy kaygısı ile bunlara göz yumduğuna’ dair sanal ortamlarda yapılan mesnetsiz, vicdansız ve onur kırıcı ithamlarla ilgili olarak öncelikle disiplin soruşturması açtığımızı ve konu ile ilgili olarak Cumhuriyet Savcılığına suç duyurusunda bulunduğumuzu üzülerek belirtmek istiyorum.
Ayrıca bu çirkin iftiraları atanların ve onlara zemin hazırlayanların bilmesini istiyorum ki; Yönetim Kurulumuz, Mahkeme kararı gereği dağıtım sisteminin bitirilmesi gereken yasal sürenin son günü 25-01 -2013 tarihinde Sosyal Güvenlik Kurumu Adana Sağlık Sosyal Güvenlik Merkez Müdürlüğü’ne ve Sağlık Müdürlüğü’ne gönderdiği yazılarda dağıtım sisteminin bitiş tarihi olan 25- 01- 2013 tarihinden önceki dağıtım sistemine dahil tüm reçetelerde ‘’oda onayının aranması gerektiğini’’ bildirerek olaya bakışını ve düşüncesini net olarak ortaya koymuştur.
Bu tür reçetelerin bazı eczanelerde toplanmasına göz yummak bir yana, Yönetim Kurulumuz  dağıtım sisteminin bitiş tarihi olan 25-01-2013 tarihinden önce karşılanan ve oda onayı olmayan, limit dışı karşılanmış  reçetelerin bedellerinin ödenmemesini SGK’dan isterken, Sağlık Müdürlüğü’nden de oda onayı olmayan kan ürünü reçetelerinin kabul edilmemesini  yazılı olarak talep etmiştir.
Değerli Meslektaşlarım,
24-25 Eylül 2011 tarihinde yapılan seçimli genel kurulumuz öncesi iktidara gelmek için kendilerini ifade ederek yapacaklarını anlatmak ve eczacılara yönelik projeler üretmek yerine bizleri yalan yanlış bilgilerle kötülemeyi seçenler, eczacılarımızın tercihiyle bizler yönetime geldikten sonra da, maalesef aynı yöntemi kullanarak yollarına devam ediyorlar. Bölgemizde ne zaman eczacılarımızı etkileyecek ciddi bir sıkıntı yaşansa çözüme ortak olmak yerine, yönetim kurulumuz aleyhine sanal ortamlarda karalama ve iftira kampanyaları başlatmak görünen o ki daha kolaylarına geliyor.
Aynı zihniyet; %4-7 ticari ıskontoların kaybedilmesi, KKİ artışı ve ilaç fiyat düşüşlerinden kaynaklı eczane stok zararları ve bu zararların telafi edilememesi ile ilgili iki ayrı hak arama mücadelesi süreçlerinde; Türkiye’de yaşanan başarısızlıkların sorumlusu olarak da ilginç bir şekilde Adana Eczacı Odası Yönetim Kurulu’nu  görmekte ve bunu da sanal ortamda fütursuzca paylaşmaktalar.
Bu vesile ile buradan bir kez daha meslektaşlarıma bu tür tavır ve davranışların Adana Eczacı Odası’nın kurumsal kimliğine zarar verdiğini, örgütsel yapıyı zedelediğini, eczacıların örgütlü güce olan inançlarını zayıflattığını hatırlatmak isterim.
Yönetim kurulu üyeleri olarak bizler için yöneticilik sadece mesleğimize ve meslektaşlarımıza katacağımız değer için bir araç olmuştur ve bundan sonrada böyle olacaktır. Bizler için saygı, sevgi, ahlak, dostluk, dürüstlük ve vicdan gibi insani değerler yöneticilikten önce gelir.
Kimilerinin yaptığı gibi bu değerleri hiçe sayarak, oy uğruna yalan yanlış bilgilerle iftiralar atmak, hakaretlerde bulunmak ve eczacılarımızın kalbini ve beynini kaybedilen seçim sonrası kin ve nefretle doldurmak bizim hayat görüşümüzle bağdaşmaz.
Sonuç olarak;
Yaşamda her şey bizler için… Güçlü yada güçsüz, hırslı yada tatminkar, umutlu yada kötümser, iktidar yada muhalefet olmak ve daha bir çok şey… Ama önce erdemli bir birey olmanın, “insan olmak” durumunun birincil şartı olduğunu unutmadan… Bu noktadan sonra söylenecek her şey teferruattan ibarettir.
Saygılarımla
 


28 Ocak 2013     Okunma Sayısı : 7109     Yazdır