GÜNDEME DAİR

Değerli Meslektaşlarım,

Uzun süredir yaşadığımız değişim hız kesmeden devam ediyor. Demokrasi, hukuk, adalet, terör, savaş ve ekonomik kaygılarımızla birlikte 24 Haziran tarihinde yönetim şeklimizin değiştiği önemli bir seçimi hep beraber yaşadık.

Kamuoyunda artı ve eksileri konuşuladursun çok yakın zamanda bu tartışmalar yerini yeni gündemlere bırakacak ve bizler hayatın akışı içerisinde her zaman olduğu gibi yeni sistemin getirdiklerini ve götürdüklerini yine yaşayarak öğreneceğiz.

Her ne kadar yaşadığımız tablo bizleri karamsar yapsa da geleceğe dair umutlarımızı her daim diri tutmak ve daha iyi için bıkmadan usanmadan hep birlikte mücadelemizi devam ettirmemiz gerekiyor.

Ülke gündemine paralel mesleğimizin gündemi de sürekli değişiyor ve var olan sorunlar çözülmeden yenilerinin eklenmesi sıkıntılarımızı daha da içinden çıkılmaz bir hale getiriyor.

Yıllardır mesleğimizde konuştuğumuz başta eczane ekonomileri olmak üzere SGK protokolleri, Suriye mülteci reçeteleri ile ilgili protokol eksikliği, reçetesiz ilaç satışı, ilaç fiyat kararnamesi, alternatif geri ödeme metodu internetten satış birçok konu başlığı ile ilgili çok da fazla yol kat edemediğimizi ve içinde bulunduğumuz bu durumu kanıksadığımızı söylemek pek de yanlış olmasa gerek.

Tabii ki bunların yanı sıra özellikle 6197 sayılı yasa ve yönetmelik ile yapılan değişiklikler ile ortaya çıkan ısı nemölçer ve takip zorunluluğu, eczane açmaya gelen kısıtlama ile birlikte ikinci eczacı yardımcı eczacı kriterleri, eczacılıkta istihdam sorunu ve bunlara ek olarak şehir hastanelerinin kampüs alanı içerisine eczane açma girişimleri artık bizlerin çözümlemesi gereken sorunların başında geliyor.

Yine özellikle EDAKın ticari olarak faaliyetini sonlandırmak zorunda kalmasıyla birlikte eczacı kooperatiflerimizin güçlerini birleştirmeleri eczanelerimizin geleceği adına ciddi ve bir o kadar da önemli bir başlık olarak karşımızda duruyor.

Bu kadar sorunun üst üste binmesi ve çözülemeyen sorunlara yenilerinin eklenmesi dozu artmış bir şekilde yöneticilere, odalara ve TEBe eleştiri olarak yansısa da aslında sorunun ana gerekçelerinin sağlıkta dönüşüm ve ülkemizin içinde bulunduğu ekonomik açmazlar olduğu unutulmamalıdır.

Çözüm bekleyen birçok sorunumuzun yanında özellikle son dönem döviz kurunda yaşanan ciddi artış önümüzdeki günlerde tüm sektörlerde olacağı gibi ilaç ve eczacılık alanında da ciddi bir daralmaya neden olacak gibi duruyor.

Daha şimdiden ilaç vadelerinde yaşanan kısalma ve mal fazlalarında yaşanan azalma belirgin şekilde hissedilmeye başladı.

Ama asıl değişiklikler ilaç fiyat kararnamesine göre kur artışından kaynaklı ilaç fiyat değişiklikleri sonrası, gerek üretici firmaların gerekse dağıtım kanallarının 2019 başı itibari ile sergileyecekleri tavır ile belirgin bir hal alacak.

O anlamda eczacılar olarak bir an önce eczanelerimizi ekonomik olarak güçlendirebilecek ve stok maliyetlerimizi azaltabilecek tedbirler almamız gerekiyor.

Ayrıca bu sıkıntılı süreçte hastalarımızın ilaca ulaşımında sorun oluşmaması için Sağlık Bakanlığının sektörümüzün tüm bileşenleri ile bir araya gelerek tedbirler alması gerekiyor.

Ülkemizde yıllardır yerli ilaç ithal ilaç tartışmaları yaşandığını her ne kadar yerli ilaç sanayisinin desteklenmesi gerektiği söylense de uygulamada her geçen gün ithal ilaca ödenen paranın artması söylemlerin karşılığını bulmadığını gösteriyor.

2017 verileriyle sağlık giderleri içerisinde ilaca yaklaşık 23 milyar lira para ödendi. Bunun %55i yaklaşık 12,6 milyar lirası ithal ve %45i yaklaşık 10,4 milyar lirası ise yerli ilaçlar için ödendi. Kutu olarak baktığımızda ise yine 2017 verileri ile 2,1 milyar kutu ilacın %74ü yerli ilaç %26 ithal ilaç olarak tüketilmiştir.

Artık gerçekten yerli ilaç sanayisinin desteklenmesi ve ithal ilaca harcanan paranın dolayısı ile dışa bağımlılığın azaltılabilmesi adına bazı tedbirler almak gerekiyor. Kendi alanımızda ise öncelikle ilaçların reçetelerde mutlak surette etken madde ismi ile yazılması ve eşdeğerler arasından yerli ilacın verilmesini teşvik edici uygulamaların mutlaka hayata geçirilmesi gerekmektedir. Bu uygulamalar sonrası çok kısa bir süre içinde ithal ilaç kullanım oranında azalma olacağı aşikârdır.

Değerli meslektaşlarım,

Bir yanı ile mesleğimizde yaşadığımız yapısal sorunlarımız diğer yanıyla ağırlaşarak devam eden ekonomik sorunlarımız önümüzdeki dönem gündemimizi daha yoğun ve zor hale getiriyor. Burada her eczacımıza düşen görevler olduğu gibi Eczacı Odası yöneticilerimiz ile birlikte Türk Eczacıları Birliği yöneticilerimize de ciddi görevler düşüyor.

Özellikle bugün ödeme süreleri 180 günlere yaklaşan Suriye Mülteci reçeteleri artık eczacılarımızın kaldıramayacağı bir yük haline gelmiştir. Yine eczanelerimizde ısı nem takip zorunluluğu hiçbir bilimsel veri ve kritere dayanmamakla birlikte eczacılarımıza ekonomik olarak ciddi yükler getirecektir. Yardımcı eczacılık ile ilgili kılavuzun yayınlanmaması sadece yeni mezun meslektaşlarımız için değil önümüzdeki yıllarda mezun olacak meslektaşlarımızın da mağduriyet yaşamasına neden olduğu gibi, 6197 sayılı yasayı tartışılır hale getirmektedir. Yine önümüzdeki yıllarda ciddi bir istihdam sorununun yaşanacak olması 6197 sayılı yasamızın tartışmaya açılması anlamı taşımaktadır.

Tüm bunların yanı sıra Şehir Hastanelerinin kampüs alanları içerisine eczane açma girişimleri mevzuatı yok saymak ve eczaneler arasında haksız rekabete neden olması gerekçeleri ile mutlaka çözmemiz gereken başlıklar olarak önümüzde duruyor.

Ecza Kooperatifleri her zaman öncelediğimiz olmazsa olmazımız olan ekonomik örgütlülüklerimizdir. Bu gün bölgemizde % 20leri bulan pazar payı ile Güney Ecza Kooperatifimiz istikrarlı bir şekilde hizmet vermeye devam ediyor. Bu hizmetin devamı sadece bölge eczacılarımız için değil mesleğimiz adına ciddi önem taşımaktadır. Bu anlamda hepimizin öncelikli yapması gereken kooperatiflerimize desteği arttırarak devam ettirmektir. Özellikle yaşanan ekonomik krizlerde ecza kooperatiflerimizin güçlerinin aynı oranda eczacılarımıza yansıdığı unutulmamalıdır.

Değerli meslektaşlarım,

Hiçbirimizin yaşanan bu sıkıntıları tek başına çözemeyeceği gibi sıkıntılardan tek başına kurtulmasının da mümkün olmadığı bir süreci yaşıyoruz.  Her sıkıntılı süreç gibi önümüzdeki günlerde bizler de bazı bedelleri ödemek zorunda kalacağız. İşte tam da burada mesleğimize, meslektaşımıza ve örgütlerimize sahip çıkarak yan yana bir duruş sergilememiz kaçınılmaz görünüyor. Ancak o zaman bu krizi en az hasarla atlatabileceğimize inanıyorum.


10 Eylül 2018     Okunma Sayısı : 3608     Yazdır