"İLAÇ TAKİP SİSTEMİ" KONULU PANELDE BAŞKANIMIZ ECZ BURHANETTİN BULUTUN AÇILIŞ KONUŞMASI



Hepiniz hoş geldiniz.

Bugün konumuz olan İTS, mesleğimizde en azından, eczane pratiğinde önemli bir değişime neden olacağı açık. O nedenle bu konuyu, enine boyuna, birincil muhatapları ile tartışalım istedik.

Panel öncesi bir anlamda panelistlere de ön açıcı olması vesilesi ile İTS’ nin birkaç noktasına değinmek istiyorum.

Ayrıca uzun zamandır bu tür yeni uygulamalar hep aleyhinize neticelendiği içinde; açıkçası daha çok endişelerimizi dile getirmek istiyorum. Çünkü Türkiye gibi gelişmekte olan, sağlık gibi, her alanında ciddi eşitsizliklerin olduğu bir ülkede, her yeni sistem, maalesef “sesi az çıkanın” aleyhine düzenlemeler ile sonuçlanıyor.

Gerek siyasi gerekse ekonomik, her yeni uygulamalarda; etkin olan, yani belirleyici kesim, kendi yöntemini dayatmacı bir yaklaşım ile uyguluyor. Özellikle siyasi açıdan bakıldığında yıllarca dışlanmış anlayışlar bile; iktidara ulaştığında, daha önce mağduriyetini yaşadığı konular dâhil olmak üzere, bu kez, baskıcı taraf haline gelebiliyor. Bu baskıcı yan, en temel insan hakları veya temel demokrasi kurallarında dahi olabiliyor. Genel hal böyle olunca da “ben yaptım oldu” yaklaşımı tüm yönetim veya iktidar erkine, bürokrasiye sirayet ediyor.

Son yıllarda kendi konumuz olan sağlık alanında, özelde eczacılıkta, ilaçta benzer durumları yaşıyoruz. Eczacılıkta 2005 Şubat önemli bir tarihtir. SSK reçetelerinin serbest eczanelerden karşılanması ile birlikte, tüm vatandaşlarımıza hizmet verir hale geldik. İFK, sanayi ıskontosu gibi uygulamalarla ilacın “ekomonik-politiği” değişmeye başladı. Hükümetin sağlıkta dönüşüm projesi bizim daha çok hissettiğimiz yönüyle Genel Sağlık Sigortası ve SGK’nun kurulması ile birlikte, sektörel değişim başladı. Eczanelerde dönüşüme sebep olan bu gelişmelerle birlikte büyük satın alıcı, daha doğrusu tek satın alıcı SGK, sağlık alanının belirleyeni, otorite olma hüviyetini aldı.

Tabii tüm dünyada sağlık denince ilk akla gelen Sağlık Bakanlığı olması gerekirken, ülkemizde bugün, pratik de, sağlık hizmetlerinin şeklini belirleyen Çalışma Bakanlığı oldu. İşte tam bu noktada, sağlığın ekonomik hesap üzerinden düzenlenmesi şekli, endişelerimizi arttırmaya başladı.

2005 yılından bu güne birçok noktada kayıplar yaşadık. İlk olarak zaten kamuya indirimimiz var iken; ilaç firmaların yükünü de “Kamu kurum ıskontosu” adı altında, bizler çeker olduk.

Geçici uygulama olarak başlayan “Muayene ücretinin tahsili” kalıcı hale geldi.

Her yeni SUT da hasta ile karşı karşıya kaldık. Sürekli SUT kararları değiştirilmesinin yanında, süreç içerisinde birçok yanlış uygulamalara da imza atıldı.

İlaç fiyatlarında, firmalarından daha fazla indirim alabilmek adına hasta ve eczacı karşı karşıya getirildi. Eşdeğer ilaç uygulamasındaki rekabet anlayışı, ilaç firmalarının vatandaş ve eczacı üzerinden “disipline etme” metodudur. Bugün eşdeğer ilaç uygulamasında bilimsel yöntemlerden uzaklaşıldı. Ayrıca birçok ilaçta vatandaş ilaç fiyat farkı ödemek zorunda kalıyor. Bunun yerine basit bir yöntemle; her etken maddenin tek satın alma fiyatı belirlenerek, fiyat farkları hastaya yansıtılmamalıdır.

Sürekli çalışmayan SGK provizyon sistemini, artık psikolojimizi bozar hale geldi.

Hastanelerin yanlış rapor düzenlemesinden dolayı yapılan SGK kesintileri, eczane ekonomisini darmadağın ediyor. Burada dikkatten kaçan bir diğer önemli bir konuda; hatalı heyet raporu veya mevzuata uymayan bir rapordan dolayı, beklide hasta yanlış ilaç kullanıyor veya tedavisi yapılamıyor. En azından hatalı çıkarılan raporlardan hastaneler sorumlu tutulmalıdır.

Son 3 yıl içerisinde ilaç firmaları, uyguladığı ticari ıskontoları çaktırmadan toplamda % 3’e yakın oranında aşağıya çekti. Biz % 1'ler için sabahlara kadar hükümetle pazarlık yaparken, daha fazla oran uçup gitti. Ancak bir başka gerçekte aynı ilaç firması % 50 'lerde kurum indirimi yapabiliyor. İlaç fiyatlarını aşağıya çekebiliyor. Firmalar, ecza depolarının fiyat farklarını karşılarken eczanelere fiyat farkları ödenmiyor.

Eczacı kar oranları indirildi. 4. ve özellikle 5. kademe ilaçlardaki kar oranları eczanelerin işletme giderlerini karşılamıyor. Bugün bu ilaçlar hala karşılanabiliyorsa, sebebi çaresizliktir. Bu grup ilaç karşılayan eczanelerimizin neredeyse tümü banka kredisine gömülmüş durumdadır.

Ecza depoları; ekonomik darboğaza düşen eczacılara –fizibilitesine, geri ödenebilirliğine bakmadan- ilaç sevkiyatını kesmektedir. İlaç alamayan eczane geriye dönüşsüz yola sürülmektedir.

Kan ürünü gibi dağıtımını yaptığımız ürünler, bir anda “rekabetçi serbest pazarın” önüne atıldı. Bu uygulamanın sahibi Sağlık Bakanlığı olmasına rağmen, SGK tarafından kaldırılmasına itiraz etmiyor. Devlet kaynaklarının bu alanda nasıl çar-çur edildiğinin somut belgeleri, Sağlık Bakanlığımızın elinde mevcut.

Son olarak SGK, geri ödemelerimizin yapıldığı bankaları nedensiz değiştirilebiliyor. Geri ödeme süresini uzatabiliyor. Daha birçok örnekle sıkıntılarımızı sıralayabilirim.

Bu yaşananlardan dolayı; 21 Aralık’ta; uysal, en birincisi sağlıkçı kimliği nedeni ile tepki reaksiyonu düşük eczacı kitlesi, meydanlara dökülüyor, dilekçeler yazıyor. Tepkimizi dile getiriyoruz. Buna rağmen kamuoyu önünde bunun bir siyasi hareket olduğu söylenebiliyor. O zaman biz kime derdimizi nasıl anlatacağız? Sorunlarımıza nasıl çözüm bulacağız?

İşte tüm bu nedenlerle, açıkçası eczacılar olarak her şeyden korkar olduk. Hiç kimseye güvenemez olduk. Yeni uygulamaları “yine başımıza bir bela” olarak görüyoruz.

Bu yüzden ITS hakkında komplo teorileri üretmeye başladık.

Acaba biri bizimi gözetleyecek! demeye başladık.

Türkiye’de sahte ilaç yok, sahte küpür var. Nerelerden üretildiği? Nasıl engelleneceği belli. Sahte para gibi tümüyle adi sahtecilik olayı. Adli vaka.

Kayıt altında olan sayılı mesleklerden biri eczaneler, ama her dönem vergi denetmenlerinin incelemeye aldığı sektörde biziz. Kayıt altına alınma bu kadar iyi iken; bu uygulamanın ne kadar anlamı var?

Bizler, yeterince ekonomik çıkmaz içindeyiz. ITS bize yeni eleman istihdamı gerektirecek. İş yükünü arttıracak. Ecza depoları sevkiyat sayılarını düşürecek. ekstra stok maliyeti yaratacak.

Peki? Bizim reçetesiz satma imkanımız olmayan ama bakkallarda satılır hale gelen aferinin spot piyasaya çıkmasını engelleyecek mi?

Kayıt altına alınan bu yöntemle eczaneler devre dışı bırakılması mı planlanıyor?

İlaç takiple birlikte OTC mi hayata geçirilecek?

Eğer “ilaç takip sistemi” başlayacaksa; sağlık sisteminde kolaycılık sağlamasını, rasyonel ilaç kullanımına destek olmasını, bürokrasinin ve kırtasiyenin kalkmasını diliyoruz. Daha fazla ekonomik ve iş yükü maliyetini kaldıramaz haldeyiz.

Bu ülke bizim, bizler, ülkemiz vatandaşının daha iyi sağlık hizmeti alma konusunda kendimizi sorumlu hissediyoruz. En doğru ve en layık hizmeti vermek içinde çabalıyoruz. Ancak bu güzide mesleği, çok sevdiğimiz bu imrenilen mesleği huzurla yapmak istiyoruz. Başta SGK olmak üzere Sağlık Bakanlığı ve TEB den bu konuda gerekli hassasiyeti göstermeleri konusunda dileklerimizi bir kez daha bildiriyorum. Çağdaş ezacılık hizmeti verirken eczanelerimizi ayakta kalmasını istiyoruz.

Değerli panelistlerimize, önce İTS Projesinin sahibi konumunda bulunan SB. İlaç ve Eczacılık Genel Müdürü Sayın Dr. Mahmut TOKAÇ Beye Kurum olarak yıllardır ITS doğru bir yöntem olduğunu savunan, ancak son dönemde bir takım endişeler dile getirmeye başlayan TEB Başkanına, TEB camiasında takdir gören, objektif bakışına güvendiğim Konya Oda Başkanı dostum Harun KIZILAY’a ve her zaman bilgilerinden tecrübelerinden faydalandığımız, genç oda başkanlarının ağabeyi Kütahya Oda Başkanı Hasan Basri KALE’ye bizi kırmayıp geldikleri ve değerli bilgilerini bizlerle paylaşacakları için meslektaşlarım adına şimdiden teşekkür ediyorum.

14.03.2009
Saygılar sunuyorum.

Ecz Burhanettin BULUT
Başkan

07.04.2009