2013-2014 Olağan Genel Kurul Açılış Konuşması

Merkez Heyetimizin Değerli Başkanı,

Güney Ecza Kooperatifinin Değerli Başkanı,

Saygıdeğer Konuklar,

Değerli Meslektaşlarım,

Değerli Basın Mensupları,

Adana Eczacı Odası 2013-2014 Olağan Genel Kurul Toplantısına hoş geldiniz.

Dünyada ve ülkemizde yaşanan siyasi, ekonomik ve sosyal gelişmeleri,

Mesleğimizde yaşadığımız sorunları ve çözümlerini,

Eczacı Odamızın ve Türk Eczacıları Birliği’nin çalışmalarının değerlendirerek,

Önümüzdeki bir yılın plan ve programını sizlerle birlikte oluşturmak adına önemsediğimiz Genel Kurulumuzun sonuçları itibari ile başarılı geçmesini temenni ediyorum.

Saygıdeğer Konuklar,

 Değerli Meslektaşlarım,

Ülke olarak çok yoğun, sıcak ve sürekli değişen bir gündem ile sıkıntılı bir yılı geride bıraktık. Ortadoğu’da yalancı baharlarla başlatılan süreç Ürdün, Libya ve Mısır örnekleriyle yaşanırken İsrail’in bitip tükenmek bilmeyen acımasız insanlık dışı katliamlarına ek olarak, Suriye ve Irak sınırlarımızda yaşanan  gelişmelerle, yıllardır yeniden oluşturulmaya çalışılan Ortadoğu haritasının yapay  iç savaşlar ve katliamlarla son şeklinin verilmeye çalışıldığı bir sürece girdik.

İzlenen yanlış dış politikalarla hemen yanı başımızda kadın,  çocuk, yaşlı demeden yaşanan katliamlarla ABD emperyalizmine hizmet edecek etnik ve mezhepsel ayrımcılık temelinde bölgeler oluşturulmaya çalışılıyor.

Daha uzun süre devam edecek gibi duran bu etnik ve mezhepsel terörün bir an önce son bulmasını dilerken, bu ayrışma ve terörün ülkemize sıçramamasını temenni ediyorum.

Bu olumsuzlukların yanı sıra, iç savaştan kaçan açlık ve sefalet içinde olan Suriye ve Irak vatandaşlarının kontrolsüz bir şekilde ülkemize sığınmaları beraberinde ciddi sağlık ve güvenlik sorunlarını da birlikte getiriyor.  Özellikle çok kısa süre önce Urfa’da, Gaziantep’te, Hatay’da ve İstanbul’da yaşananlar bu güvenlik sorununun büyüyerek devam ettiğinin bir göstergesi olarak karşımızda durmaktadır.

Sınırlarımızın ötesinde bunlar yaşanırken demokrasi, insan hakları ve özgürlükler konusunda da ülke olarak çelişkili ve sıkıntılı bir yılı geride bıraktık.

Ülkemizin bir çok ileri gelen aydını ile, TSK nın komuta kademesinde yer alan bir çok subayı darbe yapmak ve terör örgütü kurmak suçlarıyla yıllarca haksız yere özgürlüklerinden mahrum bırakılırken, sonrasında paralel yapı söylemleri ile bu aydınlarımız ve TSK subayları serbest kalmış ve önceki tutuklamaları yapan,  kahraman ilan edilerek ödüllendirilen polis ve savcılar terör örgütü üyesi olmakla suçlanarak görevlerinden alınmaya ve tutuklanmaya başlanmıştır.

Tüm bu süreçlerde insan hakları ve özgürlükler hiçe sayılmış, baskıcı polis devleti zihniyeti ile insanların özel hayatlarına müdahale edilerek, yasal olmayan yollarla telefonları dinlenmiş, en basit gösteri ve yürüyüşlerde dahi orantısız güç kullanılarak birçok vatandaşımız maalesef hayatını kaybetmiştir.  Bunların yanı sıra insan hayatına gerekli değerin verilmemesi sonucu,

Adapazarı ve Van’da yaşanan depremlerden,

Zonguldak’ta yaşanan maden facialarından,

Reyhanlı’da, Uludere’de gezi olaylarında ve en son Soma’da yaşanan maden faciasında yüzlerce yurttaşımızın hayatını kaybetmesi

Ülkemize derin üzüntüler yaşatmıştır.

Bu yaşananlarla özellikle son bir yıl içerisinde demokrasi, hukuk ve insan hakları adına akıl almaz olaylarla kamu vicdanını yaralayan ve ancak üçüncü  dünya ülkelerinde karşılaşılan  trajik olaylara tanıklık etmek zorunda kaldık.

Adana Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak temenni ve beklentimiz Ulu Önder Atatürk’ün dediği gibi’ Yurtta Barış, Dünyada Barış’ ilkesinden hareketle sınırlarımızın ötesinde barışın hakim olması ve hak ettiğimiz laik, demokratik,  hukukun üstünlüğüne saygılı ve insan hayatına gerekli önemin verildiği bir ülke özlemimizin son bulmasıdır.

Saygıdeğer Konuklar,

 Değerli Meslektaşlarım,

Dünyada ve ülkemizde bu gelişmeler yaşanırken mesleğimizde de ciddi değişimleri yaşamaya devam ediyoruz. Özellikle sağlık alanında uygulamaya konulan tasarruf tedbirleri bugün eczacılarımızı ciddi ekonomik sıkıntılarla karşı karşıya bırakmıştır. Geçen bir yıl içerisinde de öncelikli gündemimiz yine eczane ekonomileri olmuştur.

2010 ve sonrası süreçte global bütçe uygulamaları, 2011 ilaç fiyat kararnamesi değişikliği ile ilaç fiyat düşüşleri ve kamu kurum ıskontosu artışları biz eczacılar için zorlu günlerin başlangıcı olmuştur. Bugün SGK ile anlaşmalı eczanelerimizin ıskonto oranlarına baktığımızda, 0 ıskontolu eczanelerimizin sayısının fazlalığı ile övünürken, diğer yanıyla önceki yıllarla kıyaslandığında 2013 verileri ile;

Ciro aralığı                                 Eczane sayısı

 0-350 000 TL                                 5070

350 000- 600 000 TL                    7967

600 000-700 000 TL                     2561

 

Toplamda ise 15 598  eczanemizin  700 bin TL yıllık cironun altında bir ciroya sahip olması eczacılarımızın her geçen gün biraz daha fakirleştiğinin göstergesi olarak da algılanmalıdır.

Bu fakirleşme döneminin bölgemize yansımalarına  baktığımızda ise ;

 2010 yılında 608 olan eczane sayımız %7.5 artarak  2013 yılında 654 olmuştur.

2010 yılında  aylık 30 000 TL  altında  ciro yapan eczane sayımız 61 iken

2013 yılında bu rakam yaklaşık %60 artarak 97’ye çıkmıştır.

Yine 2010 aylık 30 000 -50 000  TL ciro yapan eczane sayımız 130 iken

 2013 yılında bu rakam % 24 artarak 161’e çıkmıştır.

Bu rakamlar son 3 - 4 yıl içerisinde SGK ve Sağlık Bakanlığı uygulamaları sonucu eczanelerimizin geldiği noktayı gözler önüne sermektedir.

Bunlarla birlikte hepinizin hatırlayacağı gibi çok kısa bir süre önce ilaç fiyat kararnamesinde değişiklik yapılmak üzere bir taslak hazırlandı. Burada ilaç firmaları ve ecza depoları tarafından eczanelere mal fazlası ve ciro primi gibi ekonomik getiri sağlayan uygulamaları ortadan kaldırmaya yönelik bir madde de bulunmaktaydı.

Her ne kadar şimdilik bu madde kararnameden çıkartıldıysa da tıpkı ticari ıskontoların kaldırılması ile ilgili yaşadığımız süreç gibi bu mal fazlalarının da yakın gelecekte kademeli olarak kaldırılması ihtimali devam etmektedir.

Özellikle yapılan SUT değişikliği ile 1 Ekim 2014 tarihinde uygulamaya girmesi planlanan 15 Etken Madde grubu için eşdeğer bandının sıfırlanması

Daha çok ilaç fiyat farkını

Bir çok ilaçta yeni ilaç fiyat düşüşlerini

 Bunun sonucu olarak ilaç firmalarının azalan karlılıklarını telafi edebilmek adına mal fazlalarını yavaş yavaş azaltacak olmaları bu süreci hızlandıracaktır diye düşünüyorum.

  Bugün birçok eczanemiz ayakta kalma mücadelesi verirken, ilaç fiyat kararnamesinde eczacı kar oranlarının arttırılmasına yönelik bir değişiklik yapılmadan olası mal fazlalarının kaldırılması ile birlikte binlerce eczacının eczanesini kapatmak zorunda kalması kaçınılmaz bir son olarak karşımızda durmaktadır.

Bu anlamda;

Tüm eczacılarımızın aynı oranda faydalanamadığı,

Etik bozulmalara neden olan,

Eczanelerimizin ekonomik olarak geleceğini ilaç firmalarının vicdanı ile piyasa koşullarına terk eden bu uygulamaya son verilmesi için,

İlaç fiyat kararnamesinde eczacı kar oranlarının arttırılmasına yönelik girişimlerin yoğunlaştırılarak sürdürülmesi gerekmektedir.

Saygıdeğer Konuklar,  

Değerli Meslektaşlarım,

Eczacıların içinde bulunduğu ekonomik sıkıntılardan kurtulmak adına SGK ile yapılan İlaç Alım Protokolü sırasında;

Eczacılarımıza verilen 25 ve 75 kuruş reçete başı hizmet bedelini,

0 ıskontolu eczanelerin ciro baremlerini arttırarak 0 iskontolu eczane sayısının artırılmasını,

SGK Protokolünün  3.7 maddesi gereği yapılan reçete dağıtımlarını

2014 İlaç Alım Protokolü’nde eczane hasılatlarının SGK cirosu üzerinden hesaplanmasına yönelik çalışmaları,

Eczane ekonomilerini rahatlatmak adına yapılan çalışmalar olarak algılıyor ve destekliyoruz. Fakat gelinen noktada bu çalışmaların yeterli olmadığını düşünüyoruz.

Bu anlamda bu gün eczane ekonomilerini rahatlatabilmek adına her zaman söylediğimiz gibi,

Eczacı kar oranlarının arttırılması

Kamu kurum ıskontolarının eczaneler üzerinden uygulanmasına son verilmesi,

Günübirlik reçete uygulamasına son verilerek, Protokolün 3.7 maddesi gereği yapılan dağıtımın kapsamının, hepatit ve onkoloji reçetelerinin de alınarak genişletilmesinin sağlanması gerektiğine inanıyoruz.

Değerli Meslektaşlarım,

2014 SGK İlaç Alım Protokolü görüşmelerinin son aşamasına geldiğini ve yakın zaman içerisinde imzalanacağını biliyoruz. Bu anlamda yaklaşık 3,5 yıl olarak imzalanan SGK Protokolü 2015 yılında bitecek ve yukarıda saydığım hedeflere ulaşabilmek adına  2015 yılında imzalanacak SGK ilaç alım Protokolünde Türk Eczacıları Birliği önderliğinde tüm Eczacı Odalarımızın görüşleri alınarak ve özellikle eczane ekonomileri ile ilgili olmazsa olmazlarımız belirlenmeli bunlardan da  geri adım atmadan daha  gerçekçi bir protokol hazırlanmasının  gerekli olduğunu düşünüyoruz.

Ayrıca, bugün bir doktor, avukat  ve mimar gibi bir çok  akademik meslek grubunda aldıkları akademik eğitimlerin karşılığı olan profesyonel bilgileri bu kişilerin ekonomilerine artı değer katmaktadır. Artık bizler için de, bizi tacir yapan,  ilaç alıp satan ve buradan para kazanan kişi konumundan uzaklaşarak aldığımız akademik eğitimin ve bilimsel kimliğimizin karşılığı olan meslek hakkı uygulamasının hayata geçirilmesi için ciddi ve somut çalışmalar yapılması gerektiğine inanıyoruz.

Avrupa’da örnekleri olduğu gibi bir yanıyla eczacılar sağlık profesyonelleri olarak bilimsel kimlikleri ile eczane ve ülke ekonomilerine katkı sağlarken diğer taraftan reçete ve kutu başı bir hizmet bedeli ile eczane ekonomilerinin güçlendirilmesi gerekmektedir. Ancak bundan sonra ilaç fiyatları, eczacı kar oranları, kamu kurum ıskontosu uygulamaları eczane ekonomileri için öncelik olmaktan çıkacak, eczacılarda ekonomik sorunlarla boğuşmak yerine ilaç ve eczacılık hizmetini daha kaliteli bir şekilde vereceklerdir diye düşünüyorum.

İşte tüm bunları hayata geçirebildikten sonra  ‘ilaçtan para kazanma devri bitti’ diyebilme lüksüne sahip olabileceğimize inanıyorum.

Saygıdeğer Konuklar,  

Değerli Meslektaşlarım,

Hepimizin bildiği gibi 17 Mayıs 2012 tarihinde 6308 sayılı yasa ve sonrasında 12 Nisan 2014 tarihinde Eczacılar ve Eczaneler Hakkında Yönetmeliğin resmi gazetede yayınlanarak yürürlüğe girmesiyle, mesleğimiz de yeni bir dönem başladı.

Yapılan bu değişiklikler ile;

Eczane açılımlarına bir sınırlama getirilerek eczanelerin ülke geneline homojen dağılımı sağlanmış,

Sağlık bakanlığınca ruhsatlandırılmış tüm ilaç ve geleneksel tıbbı bitkisel ürünlerin eczaneler dışında satılma ihtimali ortadan kaldırılmış,

Zincir eczane ile ilgili tehditler şimdilik bertaraf edilmiş,

Muvazaa ile ilgili önemli düzenlemeler yapılmıştır.

Yukarıda saydığım bu olumlu kazanımların yanı sıra yönetmeliğin bazı maddeleri hakkında dava açılmış olmakla birlikte önemsediğimiz ve olumsuz etkilerini şimdiden yaşamaya başladığımız bazı konu başlıklarını da sizlerle paylaşmak istiyorum.

Yönetmeliğin yayınlanmasının üzerinden 4 – 5 ay gibi bir sürenin geçmesine rağmen bazı maddelerle ilgili olarak, Eczacı Odaları, Türk Eczacıları Birliği, Sağlık Müdürlükleri ve Sağlık Bakanlığının yorumları farklılıklar göstermektedir. Bu anlamda öncelikli olarak Yönetmelikle ilgili tüm taraflar bir araya getirilerek ortak bir dil oluşturulması gerekmektedir.

Yerleştirme puanı hesaplama şekli ile genç eczacılarımız eski eczacılara göre ciddi mağduriyetler yaşayacaklardır. Kanunda yapılan değişiklik bu mağduriyeti ortadan kaldırmaya yetmemiştir.

Türkiye genelinde ve İlimizde yaygın bir şekilde kaçak yapılaşma bulunması gerekçesiyle inşaat ruhsatı ve yapı kullanım müsaadesi bulunan binaların azlığı nedeniyle bırakın yeni eczane açmayı birçok ilçemizde eczacılarımız eczanelerini aynı ilçe içerisinde dahi nakil edemez duruma gelmiştir.

İkinci ve yardımcı eczacılık ile ilgili olarak eczacıların istihdamı yine eczacılar tarafından yapılmakta, özellikle yılda 1500 civarı eczacının mezun olduğu düşünülürse bu yeni mezun olan eczacıları yine eczacılarımız istihdam etmek zorunda kalacaklardır.

Eczanelerimizde geriye dönük olarak ısı ve nem ölçülerinin kaydedilmesi ve bunun takibinin zorunlu olması eczanelerimizin 24 saat klima çalıştırmalarına, elektrik kesintilerine karşı jeneratör bulundurmalarına neden olacak buda eczanelerimize yeni ekonomik külfetler getirecektir. Elektrik kesintilerinin 6 – 7 saatin üzerinde olduğu bölgelerde ise jeneratörlerinde işe yaramaması sonucu eczanelerde bulunan tüm ilaçların imhası söz konusu olabilecektir.

Değerli Meslektaşlarım

Tüm bunların yanında yapılan yasal düzenlemeler sonucu eczane açılımlarına gelen kısıtlamalar sonrası yeni dönemde istihdam ile ilgili önlem alınmaması durumunda işsiz binlerce eczacı ile daha ciddi sorunlarla karşılaşmamız kaçınılmaz görünmektedir.

Bu konuyla ilgili bir komisyon kurulduğunu biliyoruz. Fakat yeni istidam alanları ile ilgili yapılan tespitlerin yanı sıra belirlenen istihdam alanlarına eczacıların yerleştirilebilmesine yönelik ciddi ve uzun bir uğraş gerektiğinin altını bir kez daha çizmek istiyorum.

Her zaman söylediğimiz gibi bu kanun ve yönetmelik değişikliklerinin tamamlayıcısı olduğuna inandığımız Eczacılıkta Emeklilik daha fazla zaman geçirmeden mutlaka hayata geçirilmelidir diye düşünüyoruz. Nasıl olacağı konusunda ise çok basit anlatımıyla daha öncede bir çok kez söylediğimiz gibi,

Türk Eczacıları Birliği iktisadi işletmesi üzerinden bir sigorta şirketi kurulması,

Eczacılara SGK tarafından reçete başına verilen hizmet bedelinin reçete başına 15 – 20 kuruşluk kısmının İş Bankası tarafından, sigorta şirketi üzerinden oluşturulacak emeklilik fonuna aktarılması, ya da eczacılardan 2 veya  3 kademede aylık katkı toplanması,

 5 yılın sonunda ise belirlenen kriterler doğrultusunda isteyen eczacıların eczanelerini kapatmak şartı ile emekli edilmesi ve bu eczacılarımızın kalan prim borçlarının bağlanan emekli maaşlarından belli oranlarda kesilmesiyle bu sistem kurulabilir diye düşünüyoruz.

Sonuç itibari ile yöntem ne olursa olsun eczacılıkta istihdam ve buna paralel, eczacılıkta emeklilik mesleğimizin ve meslektaşlarımızın geleceği adına mutlak surette çözümlenmesi gereken sorunlar olarak karşımızda durmaktadır.

Saygıdeğer Konuklar,

Değerli Meslektaşlarım,

Bugün mesleğimizde yaşadığımız başta ekonomik sorunlar olmak üzere mesleğimizin geleceğine dair  sıkıntıların çözümünde hepimize ciddi görevler düşüyor. Ama asıl görev çatı örgütümüz ve merkezi sorunların çözüm noktası olan Türk Eczacıları Birliği’ne düşmektedir. Bu anlamda her zaman söylediğimiz gibi,

Meslektaşlarının haklarını sonuna kadar savunan,

Mesleki hak kayıplarına karşı duran,

Tabandan gelen seslere kulak veren,

Örgütsel gücünü bilen, bu güce güvenen ve güvenilen

Tüm eczacıları ve fikirleri kucaklayan,

Eczacılık konusunda mesleki öngörü sahibi olan,

Hep birlikte daha çok çalışacak paylaşacak ve eczacılarımızın yarınlarına dair umutlarını yeşertecek bir

 Türk Eczacıları Birliği önderliğinde;

Muayene ücreti tahsildarlığına son verilebilmesi,

KKİ uygulamalarının eczaneler üzerinden uygulanmasına son verilebilmesi,

Eczacı kar oranlarının arttırabilmesi,

Eczacılıkta meslek hakkı uygulamasına geçilebilmesi,

Günübirlik tedaviye son verilerek onkoloji ve hepatit reçetelerinin dağıtım kapsamına alınabilmesi,

2011 eczane stok zararlarının tahsil edilebilmesi,

Eczacılıkta Emekliliğin hayata geçirilebilmesi,

Adına daha ciddi çalışmaların inanarak yapılabileceği kanaatindeyiz.

Saygıdeğer Konuklar,

Değerli Meslektaşlarım,

Geçen bir yıl boyunca eczane ekonomilerimiz için önemini bildiğimiz SGK Protokolü’nün 3.7 maddesi gereği bölgemizde uyguladığımız reçete dağıtımı aleyhine açılan davalar 3 yıldır olduğu gibi yine gündemimizde önemli bir yer oluşturdu. 2013 Seçimli Genel Kurulumuz sonrası Danıştay’ın Adana  2.İdare Mahkemesi’nin dağıtımı bitiren kararını iptal etmesi ile  Asliye Hukuk Mahkemelerinde Eczacı Odamız aleyhine açılan yeni davalar hukuksal olarak çok yoğun bir emek harcamamıza neden oldu.

Yine bu süre içerisinde  sonuncusu 26 Ağustos 2014 tarihinde olmak üzere iki kez bölgemizde uyguladığımız dağıtım aleyhine alınan ihtiyati tedbir kararları hazırladığımız dosyalar ve yaptığımız savunmalarla kaldırılmış ve dağıtımın sorunsuz olarak devam etmesi sağlanmıştır.

Bugün bölgemizde uyguladığımız dağıtım ile ilgili Odamız aleyhine Adana  2. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde  açılan davanın  Adana 6. Asliye Hukuk Mahkemesi’nde görülen dava ile birleşmesiyle bir tek dava kalmıştır. Danıştay’ın bir kaç ay içinde dağıtım ile ilgili Eczacı Odamız aleyhine açılan davalarda esastan vereceği muhtemel olumlu karar ile 3 – 4 ay içerisinde dağıtım uygulamaları ile ilgili herhangi bir sıkıntı kalmayacağını umut  ediyoruz.

Burada bizim bir çok duyuru ve cep telefonu mesajlarında belirttiğimiz gibi tüm meslektaşlarımızın gerek protokolün 3.7 maddesi gereği uyguladığımız dağıtım sistemine gerekse günlük 100 ün üzerinde reçetenin dağıtımını yaptığımız onkoloji reçeteleri ile ilgili dağıtımlar konusunda hasta mağduriyeti oluşmaması adına daha hassas davranmalarını istiyor ve bekliyoruz.

Değerli Meslektaşlarım

Bizler yaklaşık 30 bin eczacısı, 54 eczacı odası ve Türk Eczacıları Birliği ile birbirine sıkı sıkıya kenetlenmesi gereken bir aile olduğumuza inanıyoruz.

Bu ailenin hiçbir ferdi için mesleki olarak bireysel kurtuluş olmayacağına, birimizin batışının diğerinin batışını hızlandıracağına ve en zayıf halkamız kadar güçlü olduğumuza inanıyor ve  tüm meslektaşlarımızın ve yöneticilerin  bu bilinçle davranması gerektiğinin şart olduğunu biliyoruz.

Bu düşünce  ile hareket eden Yönetim Kurulumuz meslek örgütlerinin de yalnız başlarına güçlü olamayacakları bilinciyle bölgemizde Adana Akademik Meslek Odaları Birliği’nin kurulmasında ciddi emek harcamış ve ilk dönem sözcülüğünü de yapmıştır. Bugün Adana Eczacı Odası – Adana Tabip Odası – Adana Barosu – Adana Diş Hekimleri Odası – Adana Veteriner Hekimleri Odası ve T.M.M.O.B’a bağlı odalarla birlikte Türkiye’de birkaç ilde gerçekleştirilen birlikteliği sağlamış  durumdayız. Adana Eczacı Odası Yönetim Kurulu olarak bizler aynı birlikteliğin çatı örgütlerimizde de sağlanması gerektiğine inanıyor ve Türk Eczacıları Birliği ‘n den bu yönde adımlar atmasını bekliyoruz.

Değerli Meslektaşlarım

Adana Eczacı Odasında görev yaptığımız 3 yıllık süre boyunca farklılaşmadan, bizlerin  siz, sizlerin  de biz olduğunu unutmadan, her zaman  olduğu gibi daha çok çalışarak  mesleğimize hizmet etmeye, üretmeye ve sizlere mesleki ve sosyal konularda yardımcı olarak, yaşanan sıkıntılarda sizlerin sesi olmaya çalıştık.

Bu anlamda sözlerime son verirken öncelikle aradan geçen 3 yıllık sürede bizlere güvenen, destekleyen siz değerli meslektaşlarımıza, kurul ve komisyonlarımızda çalışan değerli yönetici arkadaşlarıma, denetçi eczacılarımıza, bölge temsilci ve yardımcılarımıza, hukuk, müşavirlik, basın ve bilişim konusunda danışmanlarımıza ve odamızın özveri ile çalışan tüm emekçilerine Yönetim Kurulum adına teşekkür ediyor, hepinize sevgi, saygı  ve şükranlarımı sunuyorum.


15 Eylül 2014     Okunma Sayısı : 6515     Yazdır