SAMİMİYET VE MÜCADELE…

Mesleki konulardan ziyade kişisel ve ideolojik temelde tartışmaların gölgesinde gerçekleşen TEB 40. Olağan Büyük Kongre üzerinden bir yılı aşkın süre geçmesine rağmen, Eczacı Odalarımız arasında 40. Büyük Kongre öncesi başlayan ayrışma, tüm birlik ve beraberlik söylemlerine rağmen keskinleşerek devam ediyor.

Özellikle TEB 2. Bölgeler Arası Toplantısı’nda yapılan konuşmaların, mesleki içerikli olmaktan ziyade, kısır bir çerçevede İstanbul Eczacı Odası odaklı, ideolojik ve iktidar hedefli olması yaşanan bu ayrışmanın, son bulması bir yana daha da derinleşeceğinin göstergesi olarak duruyor.

Demokrasinin çok seslilik olduğu bilinciyle, mesleki temelde yapılan eleştirileri, farklılıkları ve bunun doğal sonucu ortaya çıkan yarışları katkı olarak değerlendiriyoruz. Fakat bugün yaşadığımız ayrışmanın daha çok farklılıklarımızdan kaynaklı suni kutuplaşmalar ile Odalarımız arasında çatışma zemininde ayrışma yarattığını düşünüyoruz. Bu durumun da mesleğimize katkı verme noktasından çok uzakta bir yerlerde zarar verme aşamasına ulaştığını maalesef hepimiz izliyoruz.

Özellikle 2011-2015 arası dönemde eczacılar olarak yaşadığımız sıkıntıların artmasının sağlık otoritesinin siyasi tercihlerinden kaynaklı olduğu kadar, yaşanan ayrışmaların da etkisi ile eczacı örgütleri tarafından doğru hamlelerin zamanında yapılamamasından da kaynaklı olduğunu, sanırım hepimizin kabul etmesi gerekiyor.

Belki de bu süreçte en kolay yol olarak göründüğü için yaşanan sıkıntıların çözümü noktasında imzalanacak SGK İlaç Alım Protokolleri 1. önceliği almış, fakat bu çözüm imzalanan protokollerle hiçbir zaman vücut bulamamıştır.

Bizlerin SGK İlaç Alım Protokollerine yoğunlaştığımız o günlerde, bu gün ciddi sıkıntılar çektiğimiz birçok uygulama hayata geçmiştir.

İkincil ve üçüncül kalmaları gerekçesiyle, yol kat edilemeyen dünün ihmalleri, bugünün sorunları olarak bizlerin yaşamak zorunda kaldığı uygulamalar olmuştur.

En azından bundan sonra, kötü gidişi set çekerek durdurabilmek veya eczacıların yaşadığı sıkıntıları minimize edebilmek adına, zamanında doğru tedbirleri alarak belirlenen hedefler için doğru zamanda doğru hamleler yapılmalıdır.

Eczane ekonomilerimizde yaşanan sıkıntıların yanı sıra sürekli eczane pazarının daralmasına neden olan uygulamalar, 2017 de uygulamaya girmesi beklenen OTC ve önümüzdeki yıllardan itibaren daha sıcak olarak yaşanacak eczacılıkta istihdam sorunu bizleri şimdiden tedbirler almak zorunda bırakmaktadır.

Artık sadece bildik yöntem ve söylemlerle SGK İlaç Alım Protokolü, eczacı kar oranlarının arttırılması ve meslek hakkı uygulamalar diyerek, bizlerin serbest piyasa koşullarına terkedilen sağlık alanında geleceğe kalma şansımızın olmadığının anlaşılması gerekmektedir.

Her ne kadar 2016 SGK İlaç Alım Protokolü ile ekonomik kazanımlar elde edilse de, bu kazanımların kısa vadede bir soluk olduğu, yeni SUT Uygulamaları ile zaman içerisinde eriyip gideceği, bunun yanı sıra son dönem yaşanan SGK uygulamaları ile birçok ilacın da eczane raflarından uzaklaşacağı ve eczane ilaç pazarında yaşanan daralmanın daha da artacağı çok net olarak önümüzde durmaktadır.

Geçmişte SGK protokollerinin tek başına ekonomik sıkıntılarımızı çözemediği gibi önümüzdeki protokollerinde bu sıkıntıları tek başına çözmesi zor görünmektedir.

Eczacı kar oranlarının düştüğü bir konjonktürde, ekonomi koordinasyon kurulu tarafından karşılığı hazineden ödenecek bir artışı beklemeye eczacılığın ve eczacıların geleceğini mahkûm etmek sanırım çok da doğru bir yöntem olmayacaktır.

Yine değişen 6197 Sayılı Yasa ile birlikte 2012 sonrası Eczacılık Fakültelerine giriş yapan eczacıların mezun olmasından çok kısa bir süre sonra yaşanmaya başlayacak istihdam sorununun çözülememesi durumunda belki de eczacılar olarak korkularımızla yüzleşmek zorunda kalacağımız günleri yaşayacağız.

Bu kadar olumsuz ve karamsar bir tabloyu yıllardır bildik söylem ve davranışlarla değiştiremediğimiz gibi, bundan sonrada değiştiremeyeceğiz sonucunu çıkartmak sanırım yanlış olmayacaktır.

O anlamda bir şeyleri değiştirebilmek adına önce söylemlerimizin sonra hedeflerimizin ve bu hedeflere ulaşabilmek için ise yöntemlerimiz ile birlikte beklentilerimizin değiştirilerek revize edilmesi gerekiyor.

Tabii ki İlaç Alım Protokollerinden eczacı lehine kazanımlar sağlamak,

İlaç fiyat kararnamesinde eczacı kar oranlarını arttırabilmek,

Muayene ücreti tahsildarlığına ve KKİ’ nin eczaneler üzerinden uygulanmasına son verebilmek,

Kamu da eczacı istihdamını arttırabilmek için mücadelemize sonuna kadar devam edeceğiz.

Ama Türkiye’de eczacılığın şekil değiştirdiğini, bu değişimin devam ettiğini, çok kısa bir süre içerisinde OTC ile birlikte farklı şeyleri konuşup tartışacağımızın herkes tarafından görülmesi gerekiyor.

Dolayısıyla artık önceliğimiz hep birlikte sürecin doğru organize edilmesine katkı vermek olmalıdır. Suni ayrışmalarla yaratılan çift başlı görüntünün hepimizi zafiyete uğrattığı ve uğratmaya devam edeceği unutulmamalıdır.

Bu gün TEB Protokol Komisyonu tarafından yürütülen protokol görüşmelerinde, MEDİKAL ÜRÜNLER başlığı ayrı bir anlam taşımaktadır. Yıllardır kaybederek raflarımızdan eksilen ürünlerin yanında, bu gün eczane ürün skalasının arttırılmasına yönelik önemli bir mücadele verilmektedir. Türkiye’nin dört bir yanına yayılmış 25 bin eczanemizle yaklaşık 1.5 milyar TL’nin üzerinde bir rakam tutan medikal pazarında artık eczacılar olarak bizde varız diyeceğiz. Çok kısa bir süre içerisinde bu konuda eğitimi bilgisi ve örgütlülüğüyle tıpkı reçete başına verilen hizmet bedelinde yaşanan artış gibi zaman içerisinde bu pazarın büyük bir kısmının biz eczacılar tarafından karşılanabileceği unutulmamalıdır.

Eczane açılmalarına gelen kısıtlamalarla birlikte, önümüzdeki yıllarda Eczacılık Fakültelerinden mezun olan genç meslektaşlarımız ile ilgili ciddi bir istihdam sorunu olacağı somut olarak karşımızda duruyor. Tabii ki ilgili bakanlıklar ile istihdam konusunu çözmeleri yönünde görüşmeler TEB tarafından yapılıyordur ve yapılmalıdır. Fakat özellikle bugün eczane eczacılığı dışında kamu ve özel sektör ile üniversitelerde istihdam edilen eczacı sayısının 3000 in altında olması, yılda yaklaşık 2000 eczacının mezun olduğu günümüzde yaşadığımız ve yaşayacağımız istihdam sorununun büyüklüğünü gözler önüne sermektedir. Hal böyle iken kamu tarafından ya da özel sektörde açılacak yeni istihdam alanları bizlerin önümüzdeki süreçte yaşayacağımız istihdam sorununu çözmekten çok uzak bir noktada kalacaktır.

Dolayısıyla bu konu ile ilgili olarak, eczanelerimizde eczacı istihdamını özendirici tedbirler almamız ve bu yönde çalışmalar yapmamız gerekiyor. Bu konuda KOSGEB in Genel Destek Programı adı altında Nitelikli Eleman İstihdam Desteği olarak 3 yıllık sürece yayılmış 50 bin TL tutarında bir desteği verdiğini ve bölgemizde faydalanan eczacılarımızın olduğunu biliyoruz. Buradan hareketle SGK, İŞ KUR ve KOSGEB ile gerekli görüşmeleri yaparak eczacılara özel bazı vergi avantajları da sağlanarak istihdam sorununun azaltılması yönünde ciddi adımlar da atılabileceğine inanıyoruz.

OTC diğer bir değiş ile REÇETESİZ İLAÇ SATIŞI halk sağlığı adına değil ama maalesef sermayenin ve siyasi iradenin isteğiyle 2017 yılında uygulamaya başlanacak. Tüm itirazlarımıza, reklam ve eczaneler dışına çıkma riskleriyle birlikte belki de değişen eczacılık modelimizin sondan bir önceki adımı olacak gibi görünüyor.

Eczacı kar oranlarının arttırılması ile ilgili olarak, tıpkı ilaç firmalarının eczacı ıskontolarını kaldırırken kamu tarafı ile yaptıkları görüşmeler gibi bizlerin de mal fazlalarının kaldırılıp karşılığında 4-5 puan eczacı kar oranının arttırılabilmesi için emek harcamak gerekiyor. Yoksa tıpkı eczane ıskontolarının sıfırlaması gibi bir gün mal fazlaları da ortadan kalktığında iş işten geçmiş olacak diye düşünüyorum.

Tüm bunlara ek olarak MESLEK HAKKI ulaşmamız gereken hedef olarak her zaman önceliğimiz olmalıdır. Her ortamda konuşarak ve tartışarak ortaya çıkacak yeni Eczacılık Modeli ve bunun için gerekli mevzuat değişikliklerinin çalışmaları yapılarak, ilaç fiyatlarından bağımsız, eczacının bilgi birikim ve eğitiminin gereği olarak vermiş olduğu danışmanlık hizmetini eczane ekonomisine artı değer olarak kazandırılması gerekmektedir.

Sonuç olarak; Sağlıkta Dönüşüm ile birlikte, ilaç ve eczacılık alanında yaşanan değişim ve bunun sonucu eczane ekonomilerinin içinde bulunduğu durum, maalesef eczacılarımız adına gerekli yolu kat edemediğimizi gözler önüne seriyor. Boşa geçen yılları geriye getirme şansımızın olmadığını da düşününce, umutlarımızı diri tutarak, hep birlikte daha çok çalışmak, emek harcamak ve mücadele etmek gerekiyor. Sonrasında başarıyı yakalama noktasında ise eczacı örgütleri olarak gerekli bilgi, birikim ve donanıma sahip olduğumuzu bir kez daha belirtmek istiyorum.

Eczacılar ve eczacı örgütleri olarak artık hiç birimizin bu konuda boşa geçirecek zamanı kalmamıştır.

Amaç gerçekten Adana Bölgeler Arası Toplantısında ifade edildiği gibi, bu sıkıntıların aşılması noktasında bir seferberlik ilan etmekse, o zaman yapılması gereken; gereksiz gündemler oluşturarak, kısır ve sığ çekişmeler sonucu Birliğe ve Birlikteliğe zarar vermek yerine, samimi davranarak, taşın altına elini koymak ve bu mücadeleye ortak olmaktır.

Ecz.Ersun ÖZKAN

Başkan

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 

 


27 Şubat 2017     Okunma Sayısı : 7530     Yazdır